T.C. SELÇUK ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ 2012-2013 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI
BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER DERSİ FİNAL SINAVI CEVAP ANAHTARI
C.1) TBK m.67 de “Bir hayvanın bakımı ve yönetimi sürekli veya
geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararları gidermekle
yükümlüdür.” Denilmektedir. Hayvanların verdikleri zararlar nedeniyle
sorumluluk genel itibariyle bunların sahipleri için söz konusu olabilir. Ancak,
bu sorumluluğun doğması bakımından illa hayvanla bir mülkiyet ilişkisine sahip
olunması zorunlu da değildir. Hayvanı mülkiyet dışında başka bir ayni ya da
şahsi hakka dayanarak hakimiyeti altında bulunduran kimse de, hayvanın bu
sırada verdiği zararlardan kusursuz olarak sorumlu olacaktır. Bu bağlamda Sabri’nin hakimiyetindeki
arılarla bal üretimi yapması sonucunda hayvan bulunduran olduğundan hiç kuşku
yoktur. Kusursuz sorumluluğun bu türüne ilişkin sorumluluğu ortadan kaldıracak
herhangi bir kurtuluş kanıtı – hayvanın zarara sebebiyet vermemesi için gereken
dikkat ve özen gösterme - da olmadığından
Sabri’nin hayvan bulunduranın sorumluluğundan mütevellit kusursuz sorumluluğu
söz konudur. ( 5 Puan)
Bu durumda Metin, Sabri’ye karşı kusursuz sorumluluğa dayanan bir
tazminat davası açabilecektir.
Yine Sabri Metine karşı TBK m.77 hükmünce sebepsiz zenginleşmeden
dolayı da sorumluluğu söz konusu olacaktır. Zira Sabri’nin arılarının Metin’in
sahip olduğu çiçeklerin polenlerinden bal üretmeleri hususunda bir taraf diğer
taraf aleyhine malvarlığının aktifinde bir artma sağlarken diğer tarafın
malvarlığının pasif kısmında bir artma meydana gelmektedir. ( 5 Puan)
C.2) TBK m.67 “Bir hayvanın bakımı ve yönetimini sürekli veya
geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararları gidermekle yükümlüdür.”
Bu bağlamda Metin söz konusu 850.000 liralık zararını, bu zarara sebep olan
arıları bulunduran konumundaki Sabri’den TBK m.67 düzenlenen hayvan
bulunduranın sorumluluğu çerçevesinde tazminat talebinde bulanabilecektir. Burada sadece
hayvan bulunduranın sorumluluğu nedeniyle uğranılan zararın giderilmesi istenir
diyenlere 10 puan verelim.
C.3)TBK m.212 de satıcının temerrüdü düzenlenmiş ve hüküm
çerçevesinde satıcının temerrüdü halinde borçlunun temerrüdüne ilişkin genel
hükümlerin uygulanacağı ifade edilmiş. Bu bağlamda Zekiye, borcunu ifa
etmeyerek temerrüde düşün Metinden zararlarının tazmini isteyebilecektir.(5 Puan)
TBK m.213 te satış sözleşmesinde
satıcının temerrüdü halinde alıcının müspet zararının hesaplanmasına yönelik fark teorisine dayalı iki farklı yöntem
öngörmektedir.
Fark teorisine dayalı hesaplama yöntemlerinden
soyut yöntemin kullanılabilmesi için satılanın borsaya kayıtlı veya piyasa
değeri bulunan mallardan olması gerektiği için Zekiye’nin zararının bu yöntem
yoluyla hesaplanması olanaksızdır. Dolayısıyla hesaplama somut yöntem yoluyla hesaplanacak ve Metin, Zekiye’nin fazla para
ödeyerek aldığı ürünün farkı olan 150.000 lirayı ödeyecektir. ( 5 Puan)
C.4) TBK m.97, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde ifa zamanına
ilişkin özel bir düzenleme getirmiş, bu gibi sözleşmelerde zaman yönünden
tarafların ifa sırasını hükme bağlamıştır. Söz konusu madde, karşılıklı borç
içeren sözleşmelerin tarafları hakkında “aynı anda ifa kuralı”nı koymuştur. Bu
kural aynı zamanda ödemezlik def’inin de çıkış noktasıdır.TBK m.234/I de ise, “satılanın alıcının zilyetliğine girince satış
bedeli muaccel olur”diyerek taraflardan birinin edimini yerine getirdikten
sonra borcun diğer taraf için de muaccel olacağı ifade edilmiş ve bu hüküm
satış sözleşmeleri için özel hüküm niteliği kazanıp aynen ifa kuralına bir
istisna teşkil ettiği düşünülebilir ise de kabul görüş bu hükmün aynen ifa
kuralını destekleyici bir hüküm olduğu düşünülmesidir. Çünkü alıcı zilyetliği
kendisine devredilmeyen satım konusu mal için bir dava açtığında bu mesele bir
def’i olarak ileri sürülemeyip hâkim bunu re ’sen dikkate alacaktır. (Aynı anda ifa
kuralının istisnası yoktur, bilakis aynı anda ifayı destekleyen bir hükümdür
diyenlere 10 puan verelim. Bu iki hüküm arasında bir çelişkinin olduğu
izleniminden de bahsetmeleri gerekmektedir)
C.5)Satımı konu alan sözleşmelerde ayıplı mal teslimi halinde – ki
bu durumda satıcının ayıba karşı tekeffül sorumluluğu söz konusu olmakta- Borçlar
Kanunu’nda alıcıya dört seçenek tanınmıştır. Buna göre alıcının, satım sözleşmesinden dönme, semenin
indirilmesini isteme, satılanın misli eşya olması halinde ayıpsız benzeri ile
değiştirilmesi bir de ücretsiz onarılmasını isteme seçeneklerinden birini tercih
etme hakkı vardır(TBK m.227.)Ancak kanunun alıcıya tanımış olduğu bu seçimlik
haklardan yararlanabilmek için alıcının uyması gereken külfetler vardır ki
bunlar “muyene” ve “ihbar” külfetidir. (2 puan)
Adi satılar için TBK. da ayıp
ihbarının nasıl yapılacağı hususunda her hangi bir şekil öngörülmemekle
birlikte ayıp ihbarının açık ayıplarda uygun bir süre içerisinde, gizli ayıplarda
ise hemen bildirilmesi öngörülmüştür (TBK m.223). Ticari satımlar için TTK. m.
18/3 hükmüne göre, diğer tarafı temerrüde düşürmek, sözleşmeyi feshetmek ve sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlarnoterden
yapılır veya taahhütlü mektupla ya da güvenli e imza ile gönderilen emailler
aracılığıyla yapılır denmektedir. Süre bakımından ise, TTK m.23/b.c’ye göre
malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içerisinde, açıkça belli
değilse malı teslim aldıktan sonrasekiz
gün içinde incelemek veya inceletmek suretiyle ayıbı satıcıya bildirmesi
gerekir (2 puan).
Fesih ile dönme arasındaki ilk fark; Sözleşmeden Dönme ifa edilmiş edimleri sona erdiren ve
iadesi borcunu doğuran bir hak iken Fesih; sürekli borç ilişkisini ileriye etkili bir biçimde sona erdirir. İkinci
bir fark ise; ani edimli sözleşmelerde söz konusu olabilirken Fesih;kira,
hizmet gibi sürekli edimlerde
karşımıza çıkmaktadır. Son bir fark;
Dönme neticesinde sözleşmenin ortadan kalkması dolayısıyla menfi zararlar istenebilecek iken, Fesihte ise ileriye yönelik olarak
son bulan sözleşme bakımından müspet
zararların istemi söz konusu olacaktır. (2 puan)
İptal ile dönme arasındaki ilk fark; Dönmeden bahsedebilmek için iki tarafa borç yükleyenbir sözleşmenin
varlığı gerekirken, iptal ancak,
kanunda öngörülen hallerde ki bu özellikle irade fesadı hallerinde
karşımıza çıkmaktadır. İkinci bir fark
ise; İptal hakkının hangi sürelerde
kullanılması gerekeceği kanunda açık bir şekilde belirtilmişken, dönme hakkının
hangi süre içerisinde kullanılması gerektiği kanunda belirtilmemiştir. Son bir fark ise; Sözleşme yapılırken hangi hallerde Dönme hakkının
kullanılabileceği taraflarca kararlaştırılabilirken, hangi hallerde İptal
hakkının kullanılabileceği taraflarca değil, kanunun kendisini bunu belirler. (2 puan)
Geri alma hakkı ile dönme arasındaki ilk fark; Dönme sadece iki
tarafa borç yükleyen sözleşmelerde söz konusu olabilirken, Geri alma hakkı İki
tarafa borç yükleyen sözleşmelerin yanı sıra tek tarafa borç yükleyen
sözleşmelerde ve tek taraflı hukuki işlemlerde de karşımıza çıkabilir. Diğer bir fark ise; Dönme hakkının kullanılabilmesi
için alacaklının, öncesinde bir takım külfetler yerine getirmesi gerekirken
Geri alma hakkı için böyle bir külfet yoktur.(2 puan)
C.6) Sözleşmeden dönmenin sözleşmenin
geçerliliğine etkisi hususunda ileri sürülen görüşler: Klasik dönme teorisi,
kanuni borç ilişkisi teorisi, istihkak teorisi ve dönüşüm teorileridir.
Klasik dönme teorisi: Bu teoriye göre sözleşmeden dönüldüğünde
sözleşme geriye etkili olarak geçersiz olmakta ve sözleşme hiç kurulmamış gibi
kabul edildiği için ifa edilen edimlerin iadesi söz konusu olmaktayken, henüz
ifa edilmemiş edimler ise kendiliğinden sona ermektedir.(2 puan)
Kanuni borç ilişkisi teorisi (Yasal borç teorisi): Yasal borç
teorisinde sözleşme, klasik dönme teorisinin aksine kurulduğu andan itibaren
geçersiz olmayıp ortada bir borç ilişkisinin olduğunu ve bunun kanundan
kaynaklandığını söylüyorlar. Kanundan kaynaklanan bu borç ilişkisi yeni bir
borç ilişkisi olup ifa edilmemiş edimlerin hangi hükümler çerçevesinde iade
edileceğine ilişkindir. (2 puan)
İstihkak teorisi ( Ayni etkili dönme teorisi): Bu teoriye göre,
sözleşmeden döndükten sonra sözleşme baştan itibaren geçersiz hale gelecektir,
aynı klasik dönme teorisinde olduğu gibi. Ancak klasik dönme teorisinden şu
yönüyle ayrılmaktadır: Klasik dönme teorisi sadece taahhüt işlemleri açısından dönmenin
sonuç doğuracağını ve sadece taahhüt işleminin geçersiz olacağını söylerken;
istihkak teorisine göre, dönme hem taahhüt işlemleri hem de tasarruf işlemleri
bakımından etkili olacak ve her iki işlem de geçersiz olacaktır. (2 puan)
Dönüşüm teorisi: Yasal borç ilişkisi teorisine benzeyen dönüşüm
teorisinde yeni bir borç ilişkisinin ortaya çıkmasından ziyade mevcut borç
ilişkisinde iade yükümlülüklerine ilişkin içerik değişikliğine gidildiğini
ifade etmektedirler. Eski sözleşmenin sona erip ortaya yeni bir sözleşmenin
çıkmasını değil, eski sözleşmenin tahvile uğradığı ve yeni bir hal aldığını
söylüyorlar. (2
puan)
Yeni bir sözleşme ilişkisinin
kurulacağını ya da ifa edilen edimlerin iadesine yönelik yeni bir sözleşme
içeriğinin ortaya çıktığını savunlar açısından, icap ve kabul beyanlarının olup
olmaması bakımından ya da icap veya kabul olmadan normatif uyum uyuşmanın da
yeterli olacağını söyleyerek asli edim yükümlülüklerinin tamamlayıcı hukuk
kuralları ile ortaya konulamayacağı,
TBK m.125 hükmünde “………hükümsüz
kalması nedeniyle…” ifadesinden kanunumuzun da dönüşüm teorisini benimsememiş
olması,
Gayrimenkul satım sözleşmeleri
bakımından şekle uygun dönüştürme meselesi bakımından da İstihkak teorisinin kabulü tercihe şayandır. (2 puan)
C.7)Söz konusu olayda misafir yolcunun durumu hatır taşımacılığı
olup KTK m.87 de hatır taşımacılığında ve hatır için araç kullandırmalarda
işletenin sorumlu tutulamayacağı kabul edilmemiş; fakat, bu sorumluluk genel
hükümlere tabi tutularak hafifletilmiştir. Bu hükme göre, hatır için taşınan
kişi bir zarar görmüş ise, işleten KTK’ya göre tehlike sorumluluğu ilkesince
kusursuz olarak değil, TBK’nın kusur sorumluluğuyla ilgili genel hükümlerine
göre sorumlu tutulacaktır. (2 puan)
Kamyoncu Süreyya’nın arı
kovanlarını gerektiği gibi iyi bir şekilde istiflememiş olması ve bunun
neticesinde zarara sebep olması bakımından haksız fiil hükümlerince (TBK m.49)
sorumluluğu mevcuttur ve bunun neticesinde ortaya çıkan zararlardan dolayı
kendisine rücu edilebilecektir.
(2 puan)
C.8)Teminat mektubunun hukuki niteliği açısından acaba burada bir kefalet ilişkisi mi yoksa garanti sözleşmesi mi var ona bakılması
gerekir.
Eğer bankanın teminat mektubu
vermesini bir garanti sözleşmesi olarak nitelendirirsek yani üçüncü kişinin
edimini taahhüt olarak kabul edersek, şekil açısından TBK m.603 e gitmemiz
gerekir ki gerçek kişiler açısından kefalete ilişkin hükümler geçerli
olacaktır. Tüzel kişiler açısından ise bu hükümler uygulanamayacaktır. (4 puan)
Ya da kefil işlemi olarak
nitelendirseydik o zaman da bankanın tüzel kişi olması sebebiyle kefalet
şartlarının uygulanması imkânsız olacağı için banka teminat mektubunu üçüncü
kişinin edimini taahhüt olarak nitelendirmek gerekecektir ki Yargıtay’ın
nitelendirmesi bu yöndedir.(6 puan)
C.9) Burada bakılması gereken kredi
kartı ile yapılan ödemelerin ifa uğruna
mı yapıldığı yoksa ifa yerine mi
yapıldığıdır.(2
puan)
İfa uğruna (amacıyla) yapılan edim;
burada, borçlu, ifa amacıyla alacaklıya başka bir edimde bulunmaktadır. Ancak,
borçlu bu edimde bulunmasıyla o anda borcundan kurtulmuş olmamaktadır.
Borçlunun borçtan kurtulması, ifa uğruna verdiği edimin, tahsili anında mümkün
olabilir.(3 puan)
İfa yerine geçen edimde,
kararlaştırılan edimin ifası ile birlikte borç ilişkisi normal bir ifa gibi son
bulur. Burada borçlunun alacaklıya borçlandığı şey yerine başka bir şey vermesi
söz konusudur.
Veysel’in satım bedelini kredi kartı ile yapması ancak ifa yerine geçen
edim olarak nitelendirilebilir. (5 puan)
C.10) Burada da TBK. m. 147 deki istisnai hüküm olan 5 yıllık
zamanaşımı kuralının istisnası olan 10 yıllık süre mi yoksa TBK. m. 478 deki 20
yıllık zamanaşımı süresi mi uygulanmalıdır tartışmaları gerekiyor. Öncelikle bu tartışmadan haberi var
mı yok mu ona bakalım varsa 5 puan verelim.
10 yıllık sürenin uygulanması gerekir diyene de
20 yıllık sürenin uygulanması gerekir diyene de 5 puan verelim.