KARAR I
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2014/4501
Karar: 2014/10253
Karar Tarihi: 02.06.2014
ALACAK DAVASI - DAVALI BANKANIN DAVA KONUSU MEVDUATTAN EN HAFİF
KUSURUNDAN DAHİ SORUMLU OLDUĞU - DAVACININ ZARARINI OFF SHORE BANKASINDAN
TAHSİL ETME OLANAĞININ KALMADIĞININ ANLAŞILMASIYLA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN
BAŞLAYACAĞI - DAVANIN KABULÜ GEREĞİ
ÖZET: Davalı banka dava konusu mevduattan en hafif kusurundan dahi
sorumludur. Davacının zararını off shore bankasından tahsil etme olanağının
kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren zamanaşımı süresinin başlaması
sebebiyle zamanaşımı defiinin reddi gerektiği, gerekçesi ile davanın kabulü
gerekir.
(818 S. K. m. 41, 42, 43, 44, 45) (6098 S. K. m. 49, 50, 51, 52, 53,
54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66) (6102 S. K. m. 321, 553)
(5411 S. K. m. 140)
Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 16. Asliye Ticaret
Mahkemesi’nce verilen 16/12/2013 tarih ve 2013/305-2013/337 sayılı kararın
Yargıtay’ca incelenmesi davalı Banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekili
tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış
olmakla, dava konusu meblağ 18.563 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı
Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156
sayılı Kanun'la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle
incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası
için Tetkik Hakimi Hesna Coşar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine
dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka çalışanlarının
yönlendirmesi ile parasını off shore bankasına yatırdığını ve davalı banka
yöneticilerinin dolandırıcılık suçundan ceza aldığını, müvekkilinin parasının
ödenmediğini ileri sürerek 3.000,00 TL alacağın 17/12/1999 tarihinden itibaren,
TCMB'nin bankalarca TL olarak açılan mevduata uygulanacağı bildirilen azami
faiz oranıyla birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, Yurt
Security Off Shore Ltd'ye Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. tarafından
gönderilen paraların aslında fiilen Kıbrıs’a aktarılmadığı, Yurt Ticaret ve
Kredi Bankası A.Ş.'nin hakim ortaklarına ait bir kısım şirketlere kredi olarak
verilmek üzere kullandırıldığı hususunun sabit olduğu, dava konusu mevduattan
en hafif kusurundan dahi sorumlu olan bankanın Bankacılık Yasası ve TTK'nın
321/5. maddesi gereğince sorumlu olduğu, taraflar arasında akdi ilişki
bulunmadığından, davalının sorumluluğunun (Borçlar Kanunu 41-45) TBK 49-66 ve
6102 sayılı TTK'nın 553. maddelerinden kaynaklanması ve davacının zararını off
shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan
itibaren zamanaşımı süresinin başlaması sebebiyle zamanaşımı defiinin reddi
gerektiği, gerekçesi ile davanın kabulüne, 3.000,00 TL'nin 17/12/1999
tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte
davalıdan tahsiline, fon bankası iken ING Bank A.Ş'ye devredilen Yurt Bank
A.Ş'nin eylemlerinden dolayı açılan davada, gerek feri müdahil TMSF gerekse bu
bankayı devir alan ING Bank A.Ş'nin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 140.
maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu dikkate alınarak, harç alınmasına yer
olmadığına karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının
gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı banka vekili, fer'i müdahil
TMSF vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı banka vekili, fer'i
müdahil TMSF vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun
bulunan hükmün ONANMASINA, davalı banka ve TMSF harçtan muaf olduğundan harç
alınmasına yer olmadığına, 02.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
(¤¤)
KARAR II
T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/6199
Karar: 2013/13345
Karar Tarihi: 13.06.2013
RUCÜAN TAZMİNAT DAVASI - ÇATI MONTAJ İŞLEMİ SIRASINDA ÇATI SAHİBİ
ŞİRKETİN İŞÇİSİNİN DÜŞEREK ÖLDÜĞÜ - MONTAJ İŞİNİ YAPAN ŞİRKETLE İŞVEREN ŞİRKET
ARASINDA ASIL İŞVEREN TAŞERONLUK İLİŞKİSİ OLMADIĞI - İŞVEREN ŞİRKETİN KUSURUNUN
OLMADIĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ
ÖZET: Davalı şirkete ait bina inşaatının çatı panelleri döşenirken,
diğer davalı şirketin işçisi olan sigortalının montajı yapılan çatıdan düşerek
öldüğü, davalı şirketler arasında asıl işveren - taşeronluk ilişkisinin
bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayın oluşumunda kusurunun bulunduğu hakkındaki
ceza davasında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararıyla belirlenen davalı
üçüncü kişinin işvereni durumundaki davalı şirketin, olayın oluşumunda herhangi
bir kusuru da tespit edilememiştir. Söz konusu ceza davasında davalı hakkında
alınan mahkumiyet ilamı davalı şirket yönünden hukuk hakimini bağlayıcı
nitelikte kabul edilemeyeceğinden, davalı şirket yönünden davanın reddine karar
verilmesi gerekir.
(506 S. K. m. 26, 87) (818 S. K. m. 41, 53, 55) (6098 S. K. m. 49, 66,
74)
Dava: Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar
verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekiliyle davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt
Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin
süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla
dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar
tespit edildi:
Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı
gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının
reddi gerekir.
2- Davanın yasal dayanağı olan 506 Sayılı Kanunun 26/2. maddesi üçüncü
kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup: buna göre iş kazası veya meslek
hastalığı 3. bir kişinin kastı veya kusuru sebebiyle meydana gelmişse,
sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelirlerle yapılan harcama ve ödemeler,
zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunların çalışanlarına
rücu edilebilir.
Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına
dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu ya da kasıtlı bir
hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. Maddede geçen
"çalıştıranlara" ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan
üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin
sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun
bulunduğunun saptanması gerekir. İstihdam edenlerin sorumluluğunu düzenleyen
818 Sayılı Mülga B.K.nun 55. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 66)
maddesinde, işverenin sorumlu olması için kusurlu olması şartı aranmamış iken,
506 Sayılı Kanunun anılan maddesinde, üçüncü kişinin işvereninin sorumluluğu
kusur esasına dayanması karşısında; üçüncü kişinin işvereni hakkında, B.K.
hükümleri uyarınca kusursuz sorumluluk hükümlerinin uygulanması mümkün
değildir. Burada hangi hareketin kusur sayılacağına dair 506 Sayılı Kanunun
26/1. maddesine paralel bir açıklama yapılmadığından, kusur olgusunun 818
Sayılı Mülga B.K.nun 41 vd. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı)
maddeleri uyarınca belirlenmesi gerektiğinin kabulü gerekir.
Somut olayda; davalılardan T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş.'ye
ait bina inşaatının çatı panelleri döşenirken, davalı E... Çatı Kaplama ve
İzolasyon San. Ltd. Şti. nin işçisi olan sigortalı H. D.'un montajı yapılan
çatıdan düşerek öldüğü, davalı şirketler arasında 506 Sayılı Kanunun 87. maddesi
anlamında asıl işveren - taşeronluk ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Olayın oluşumunda kusurunun bulunduğu hakkındaki ceza davasında verilen
kesinleşmiş mahkumiyet kararıyla belirlenen davalı üçüncü kişi H. D.'ın
işvereni durumundaki davalılardan T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş.'nin,
olayın oluşumunda herhangi bir kusuru da tespit edilememiştir. Söz konusu ceza
davasında davalı H. D. hakkında alınan mahkumiyet ilamı davalı şirket yönünden
818 Sayılı Mülga B.K.nun 53. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayıcı
nitelikte kabul edilemeyeceğinden, davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic.
A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, istihdam
eden sıfatıyla kusursuz sorumluluğu bulunduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm
kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş. vekilinin bu
yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA,
temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 13.06.2013 tarihinde oybirliği ile,
karar verildi. (¤¤)
KARAR III
T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi
Esas: 2013/19977
Karar: 2014/926
Karar Tarihi: 27.01.2014
TAZMİNAT DAVASI - HATALI TEŞHİS VE UYGULAMA - MANEVİ TAZMİNAT
HÜKMEDİLİRKEN GÖZETİLECEK İLKELER - DAVACININ EKONOMİK SOSYAL DURUMU HAKKINDA
BİR ARAŞTIRMA YAPILMASI GEREĞİ
ÖZET: Davacının ekonomik sosyal durumu hakkında bir araştırma
yapıldıktan sonra manevi tazminat miktarının belirlenmesi gerekir.
(818 S. K. m. 55) (6098 S. K. m. 66) (6102 S. K. m. 4, 5) (4721 S. K.
m. 4)
Dava: Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi
sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı T... Bilim Tıp Merkezi Özel
Sağlık Hiz. ve Tesisleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından temyiz
edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki
bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının böbrek ameliyatı
olduğunu, ağrıları sebebiyle acil servise kaldırıldığını, doktor D.'nın hemşire
N.'e iğne yapması talimatını verdiğini, teşhisin ve uygulamanın hatalı
olduğunu, davacının bacağını hissetmediğini, halen fizik tedavi gördüğünü,
kazanç kaybına uğradığını, psikolojik çöküntü yaşadığını, Hastanenin adam
çalıştıran sıfatıyla kusursuz sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları
saklı olmak üzere 8.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden
ticari faiziyle müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde; görev ve husumet konusunda
itirazda bulunmuşlar ve davanın esastan da reddini istemişlerdir.
Mahkemece; Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak davanın
kısmen kabulüne, 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden yasal faiziyle
davalı T... Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri ve Tesisleri Turizm Sanayi
ve Ticaret A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılara açılan
davanın reddine karar verilmiş, hüküm aleyhine karar verilen davalı vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
818 Sayılı B.K.nun "istihdam edenlerin mesuliyeti" başlığı
altında düzenlenen 55. maddesi (6098 Sayılı T.B.K.nun 66. maddesi) uyarınca;
istihdam edenlerin müstahdemlerinin eylemlerinden sorumlu tutulmaları ilkesi,
kendi yararı için başkasını çalıştıran kimsenin, bu işin ifasından meydana
gelecek zarar tehlikesini bazı şartlar altında üzerine alması esasına dayanır.
İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken,
başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle
yükümlüdür.
818 Sayılı Borçlar Kanununun 55. maddesi hükmü gereğince adam
çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı
eyleminden doğması ve zararla çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının
bulunması yeterlidir.
Somut olayda; davacının talebi haksız eylemden doğan ve kusursuz
sorumluluğa dayanan maddi ve manevi tazminat olduğundan davanın ticari niteliği
bulunmamaktadır. Dosya incelendiğinde, davanın, 6335 Sayılı Yasayla değişik 6102
Sayılı T.T.K.nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 1.7.2012 tarihinden önce
Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) açıldığı
anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı T.T.K.nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari
dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari
işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde
sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Anılan ilkelere
göre ticari bir niteliği bulunmayan davada davalının işbölümü itirazına rağmen
Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması isabetli bulunmamıştır.
Kişilik hakları hukuka aykırı olarak, saldırıya uğrayan kimse manevi
tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını
belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların
kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik
durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre
değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek, takdir
hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak
göstermelidir. Çünkü Kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve
adalete uygun karar vereceği Medeni Kanunun 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir
edilecek bu bedel, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek
tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza
olmadığı gibi malvarlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç
edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir.
Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin)
duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olayda; mahkemece, davacının ekonomik sosyal durumu hakkında bir
araştırma yapılmaksızın manevi tazminat miktarının belirlenmiş olması da doğru
bulunmamıştır.
Mahkemece; anılan ilkeler gözardı edilerek, eksik araştırma ve
yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru
bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
Bozma nedenlerine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine
şimdilik gerek görülmemiştir.
Sonuç: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın
yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde
olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve
peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine,
27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
KARAR IV
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2012/5597
Karar: 2013/6983
Karar Tarihi: 05.04.2013
TAZMİNAT DAVASI - DAVALI BANKANIN KENDİ ELEMANININ GERÇEKLEŞTİRDİĞİ
ZİMMET SUÇUNDAN DOLAYI KUSURSUZ OLARAK SORUMLU OLDUĞU - MANEVİ TAZMİNAT
KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI - DAVANIN KISMEN KABULÜ - HÜKMÜN ONANMASI
ÖZET: Mahkemece; iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve … Ağır
Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen kararına göre, davalı bankaya mevduat olarak
bırakılan paranın bankanın güvencesinde olduğu ve bu paranın en son işlem
tarihinden itibaren on yıllık süre içerisinde talep edilebileceğinden
zamanaşımının gerçekleşmediği, davalı bankanın kendi elemanının
gerçekleştirdiği zimmet suçundan dolayı BK'nın maddesi gereğince kusursuz
olarak sorumlu olduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle
davanın kısmen kabulüyle … TL alacağın davalıdan tahsiline, alacağın … TL'sine,
dava tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi yürütülmesine, manevi
tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Usul ve yasaya uygun bulunan
hükmün onanması gerekmiştir.
(6098 S. K. m. 66) (818 S. K. m. 55)
Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 24. Asliye Ticaret
Mahkemesi'nce verilen 7.12.2011 tarih ve 2011/51-2011/84 Sayılı kararın
Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz
dilekçesinin süresi içinde verildiği anlatılmış olmakla, dava dosyası için
Tetkik Hakimi Ebru Yücetürk tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine
dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler
okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Karar: Davacı vekili, müvekkillerinin davalı banka nezdinde bulunan
hesaplarına 45.000.00 TL yatırarak vade sonu değeri 50.920.00 TL olan hazine
bonosunu aldıklarını, bankadaki işlemlerinin zimmet suçundan yargılanmakta olan
davalı çalışanı L. Ş. tarafından yapıldığını, hazine bonosunun vadesinin
dolması üzerine müvekkillerince bankanın aranması ile paranın 30.11.2004
tarihinde çekildiğinin ve L. Ş.'nin mevcut hesaplarda usulsüzlükler yaparak
kaçtığının öğrenildiğini, davalı bankaca müvekkillerinin zararlarının
karşılanmadığını, manen yıkıldıklarını ileri sürerek, 50.920,00 TL alacağın,
her bir müvekkili için ayrı ayrı 10.000.00 TL manevi tazminatın temerrüt tarihi
olan 15.7.2005 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini
talep ve dava etmiş, 4.2.2011 tarihinde maddi tazminata yönelik davasını
91.630.54 TL olarak kısmen ıslah etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili çalışanı L.
Ş.'nin yargılanarak mahkum olduğunu, ancak kararın kesinleşmediğini, para
çekimine dair dekonttaki imzanın davacıya ait olması sebebiyle ödeme
yapılmadığını, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak davanın
reddini istemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve İstanbul 8.
Ağır Ceza Mahkemesi'nin 29.4.2008 gün ve 2005/66-25 E.K. sayılı kesinleşen
kararına göre, davalı banka çalışanı dava dışı L. Ş.'nin önceden planlayarak ve
gereken ortamı sağlayarak imzalarda eksiklik olduğu bahanesi ile 45.000,00
TL'nin çekilmesine dair makbuzlara davacıların imzasını aldığı, bu imzadan
dolayı davacılara kusur yüklenemeyeceği, anılan çalışanın davacılara ait parayı
zimmete geçirdiğinin maddi olay olarak ceza mahkemesinde kabul edildiği, hukuk
mahkemesinin bu tespit ile bağlı olduğu, davalı bankaya mevduat olarak
bırakılan paranın bankanın güvencesinde olduğu ve bu paranın en son işlem
tarihinden itibaren 10 yıllık süre içerisinde talep edilebileceğinden
zamanaşımının gerçekleşmediği, davalı bankanın kendi elemanının gerçekleştirdiği
zimmet suçundan dolayı BK'nın 55. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumlu
olduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen
kabulüyle 91.630,54 TL alacağın davalıdan tahsiline, alacağın 50.920,00
TL'sine, dava tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi yürütülmesine,
manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının
gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve
yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz
itirazları yerinde değildir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün
temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA,
aşağıda yazılı bakiye 5.177,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden
alınmasına, 05.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)