27 Mart 2015 Cuma

KARAR I
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas:  2014/4501
Karar: 2014/10253
Karar Tarihi: 02.06.2014

ALACAK DAVASI - DAVALI BANKANIN DAVA KONUSU MEVDUATTAN EN HAFİF KUSURUNDAN DAHİ SORUMLU OLDUĞU - DAVACININ ZARARINI OFF SHORE BANKASINDAN TAHSİL ETME OLANAĞININ KALMADIĞININ ANLAŞILMASIYLA ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN BAŞLAYACAĞI - DAVANIN KABULÜ GEREĞİ

ÖZET: Davalı banka dava konusu mevduattan en hafif kusurundan dahi sorumludur. Davacının zararını off shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren zamanaşımı süresinin başlaması sebebiyle zamanaşımı defiinin reddi gerektiği, gerekçesi ile davanın kabulü gerekir.

(818 S. K. m. 41, 42, 43, 44, 45) (6098 S. K. m. 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66) (6102 S. K. m. 321, 553) (5411 S. K. m. 140)

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 16/12/2013 tarih ve 2013/305-2013/337 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı Banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava konusu meblağ 18.563 TL'nin altında bulunduğundan 6100 sayılı Kanun'un geçici 3/2. maddesi delaletiyle uygulanması gereken HUMK'nın 3156 sayılı Kanun'la değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle incelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dava dosyası için Tetkik Hakimi Hesna Coşar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka çalışanlarının yönlendirmesi ile parasını off shore bankasına yatırdığını ve davalı banka yöneticilerinin dolandırıcılık suçundan ceza aldığını, müvekkilinin parasının ödenmediğini ileri sürerek 3.000,00 TL alacağın 17/12/1999 tarihinden itibaren, TCMB'nin bankalarca TL olarak açılan mevduata uygulanacağı bildirilen azami faiz oranıyla birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, Yurt Security Off Shore Ltd'ye Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş. tarafından gönderilen paraların aslında fiilen Kıbrıs’a aktarılmadığı, Yurt Ticaret ve Kredi Bankası A.Ş.'nin hakim ortaklarına ait bir kısım şirketlere kredi olarak verilmek üzere kullandırıldığı hususunun sabit olduğu, dava konusu mevduattan en hafif kusurundan dahi sorumlu olan bankanın Bankacılık Yasası ve TTK'nın 321/5. maddesi gereğince sorumlu olduğu, taraflar arasında akdi ilişki bulunmadığından, davalının sorumluluğunun (Borçlar Kanunu 41-45) TBK 49-66 ve 6102 sayılı TTK'nın 553. maddelerinden kaynaklanması ve davacının zararını off shore bankasından tahsil etme olanağının kalmadığının anlaşıldığı andan itibaren zamanaşımı süresinin başlaması sebebiyle zamanaşımı defiinin reddi gerektiği, gerekçesi ile davanın kabulüne, 3.000,00 TL'nin 17/12/1999 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fon bankası iken ING Bank A.Ş'ye devredilen Yurt Bank A.Ş'nin eylemlerinden dolayı açılan davada, gerek feri müdahil TMSF gerekse bu bankayı devir alan ING Bank A.Ş'nin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 140. maddesi uyarınca harçtan muaf olduğu dikkate alınarak, harç alınmasına yer olmadığına karar verilmiştir.

Kararı, davalı banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı banka vekili, fer'i müdahil TMSF vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, davalı banka ve TMSF harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, 02.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

KARAR II

T.C. YARGITAY
10.Hukuk Dairesi

Esas:  2013/6199
Karar: 2013/13345
Karar Tarihi: 13.06.2013

RUCÜAN TAZMİNAT DAVASI - ÇATI MONTAJ İŞLEMİ SIRASINDA ÇATI SAHİBİ ŞİRKETİN İŞÇİSİNİN DÜŞEREK ÖLDÜĞÜ - MONTAJ İŞİNİ YAPAN ŞİRKETLE İŞVEREN ŞİRKET ARASINDA ASIL İŞVEREN TAŞERONLUK İLİŞKİSİ OLMADIĞI - İŞVEREN ŞİRKETİN KUSURUNUN OLMADIĞININ GÖZETİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davalı şirkete ait bina inşaatının çatı panelleri döşenirken, diğer davalı şirketin işçisi olan sigortalının montajı yapılan çatıdan düşerek öldüğü, davalı şirketler arasında asıl işveren - taşeronluk ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayın oluşumunda kusurunun bulunduğu hakkındaki ceza davasında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararıyla belirlenen davalı üçüncü kişinin işvereni durumundaki davalı şirketin, olayın oluşumunda herhangi bir kusuru da tespit edilememiştir. Söz konusu ceza davasında davalı hakkında alınan mahkumiyet ilamı davalı şirket yönünden hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte kabul edilemeyeceğinden, davalı şirket yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(506 S. K. m. 26, 87) (818 S. K. m. 41, 53, 55) (6098 S. K. m. 49, 66, 74)

Dava: Dava, rucüan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davacı Kurum vekiliyle davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Karar: 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davacı Kurum vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2- Davanın yasal dayanağı olan 506 Sayılı Kanunun 26/2. maddesi üçüncü kişinin sorumluluğunu düzenlemekte olup: buna göre iş kazası veya meslek hastalığı 3. bir kişinin kastı veya kusuru sebebiyle meydana gelmişse, sigortalı veya hak sahiplerine bağlanan gelirlerle yapılan harcama ve ödemeler, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunların çalışanlarına rücu edilebilir.

Üçüncü kişinin rücu alacağından sorumluluğu kusur sorumluluğu esasına dayanır. Bir başka ifadeyle; üçüncü kişi, ancak kusurlu ya da kasıtlı bir hareketinin varlığı halinde rücu alacağından sorumludur. Maddede geçen "çalıştıranlara" ibaresi, zararlandırıcı sigorta olayına neden olan üçüncü kişinin işverenlerini ifade etmekte olup; söz konusu işverenlerin sorumluluğu için, iş kazası veya meslek hastalığının oluşmasında kusurunun bulunduğunun saptanması gerekir. İstihdam edenlerin sorumluluğunu düzenleyen 818 Sayılı Mülga B.K.nun 55. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 66) maddesinde, işverenin sorumlu olması için kusurlu olması şartı aranmamış iken, 506 Sayılı Kanunun anılan maddesinde, üçüncü kişinin işvereninin sorumluluğu kusur esasına dayanması karşısında; üçüncü kişinin işvereni hakkında, B.K. hükümleri uyarınca kusursuz sorumluluk hükümlerinin uygulanması mümkün değildir. Burada hangi hareketin kusur sayılacağına dair 506 Sayılı Kanunun 26/1. maddesine paralel bir açıklama yapılmadığından, kusur olgusunun 818 Sayılı Mülga B.K.nun 41 vd. (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 49 ve devamı) maddeleri uyarınca belirlenmesi gerektiğinin kabulü gerekir.

Somut olayda; davalılardan T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş.'ye ait bina inşaatının çatı panelleri döşenirken, davalı E... Çatı Kaplama ve İzolasyon San. Ltd. Şti. nin işçisi olan sigortalı H. D.'un montajı yapılan çatıdan düşerek öldüğü, davalı şirketler arasında 506 Sayılı Kanunun 87. maddesi anlamında asıl işveren - taşeronluk ilişkisinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayın oluşumunda kusurunun bulunduğu hakkındaki ceza davasında verilen kesinleşmiş mahkumiyet kararıyla belirlenen davalı üçüncü kişi H. D.'ın işvereni durumundaki davalılardan T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş.'nin, olayın oluşumunda herhangi bir kusuru da tespit edilememiştir. Söz konusu ceza davasında davalı H. D. hakkında alınan mahkumiyet ilamı davalı şirket yönünden 818 Sayılı Mülga B.K.nun 53. maddesi kapsamında hukuk hakimini bağlayıcı nitelikte kabul edilemeyeceğinden, davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, Mahkemece, istihdam eden sıfatıyla kusursuz sorumluluğu bulunduğundan bahisle yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

O halde, davalı T... Y... Nak. Oto. Akaryakıt Tic. A.Ş. vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 13.06.2013 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. (¤¤)

KARAR III

T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi

Esas:  2013/19977
Karar: 2014/926
Karar Tarihi: 27.01.2014

TAZMİNAT DAVASI - HATALI TEŞHİS VE UYGULAMA - MANEVİ TAZMİNAT HÜKMEDİLİRKEN GÖZETİLECEK İLKELER - DAVACININ EKONOMİK SOSYAL DURUMU HAKKINDA BİR ARAŞTIRMA YAPILMASI GEREĞİ

ÖZET: Davacının ekonomik sosyal durumu hakkında bir araştırma yapıldıktan sonra manevi tazminat miktarının belirlenmesi gerekir.

(818 S. K. m. 55) (6098 S. K. m. 66) (6102 S. K. m. 4, 5) (4721 S. K. m. 4)

Dava: Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı T... Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hiz. ve Tesisleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının böbrek ameliyatı olduğunu, ağrıları sebebiyle acil servise kaldırıldığını, doktor D.'nın hemşire N.'e iğne yapması talimatını verdiğini, teşhisin ve uygulamanın hatalı olduğunu, davacının bacağını hissetmediğini, halen fizik tedavi gördüğünü, kazanç kaybına uğradığını, psikolojik çöküntü yaşadığını, Hastanenin adam çalıştıran sıfatıyla kusursuz sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı olmak üzere 8.000 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden ticari faiziyle müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekilleri cevap dilekçelerinde; görev ve husumet konusunda itirazda bulunmuşlar ve davanın esastan da reddini istemişlerdir.

Mahkemece; Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılarak davanın kısmen kabulüne, 25.000 TL manevi tazminatın olay tarihinden yasal faiziyle davalı T... Bilim Tıp Merkezi Özel Sağlık Hizmetleri ve Tesisleri Turizm Sanayi ve Ticaret A.Ş.'den alınarak davacıya verilmesine, diğer davalılara açılan davanın reddine karar verilmiş, hüküm aleyhine karar verilen davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

818 Sayılı B.K.nun "istihdam edenlerin mesuliyeti" başlığı altında düzenlenen 55. maddesi (6098 Sayılı T.B.K.nun 66. maddesi) uyarınca; istihdam edenlerin müstahdemlerinin eylemlerinden sorumlu tutulmaları ilkesi, kendi yararı için başkasını çalıştıran kimsenin, bu işin ifasından meydana gelecek zarar tehlikesini bazı şartlar altında üzerine alması esasına dayanır. İstihdam eden, müstahdem veya işçilerini seçerken, onları çalıştırırken, başkalarına zarar vermemelerini sağlamakla ve buna dikkat ve özen göstermekle yükümlüdür.

818 Sayılı Borçlar Kanununun 55. maddesi hükmü gereğince adam çalıştıranın sorumlu tutulabilmesi için; zararın çalışanın hukuka aykırı eyleminden doğması ve zararla çalışanın eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterlidir.

Somut olayda; davacının talebi haksız eylemden doğan ve kusursuz sorumluluğa dayanan maddi ve manevi tazminat olduğundan davanın ticari niteliği bulunmamaktadır. Dosya incelendiğinde, davanın, 6335 Sayılı Yasayla değişik 6102 Sayılı T.T.K.nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 1.7.2012 tarihinden önce Asliye Hukuk Mahkemesinde (Ticaret Mahkemesi sıfatı ile) açıldığı anlaşılmaktadır. 6102 Sayılı T.T.K.nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Anılan ilkelere göre ticari bir niteliği bulunmayan davada davalının işbölümü itirazına rağmen Ticaret Mahkemesi sıfatıyla yargılama yapılması isabetli bulunmamıştır.

Kişilik hakları hukuka aykırı olarak, saldırıya uğrayan kimse manevi tazminat ödetilmesini isteyebilir. Yargıç, manevi tazminatın tutarını belirlerken, saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Tutarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşulların bulunacağı da gözetilerek, takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde nesnel (objektif) olarak göstermelidir. Çünkü Kanunun takdir hakkı verdiği durumlarda yargıcın, hukuk ve adalete uygun karar vereceği Medeni Kanunun 4. maddesinde belirtilmiştir. Takdir edilecek bu bedel, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna dair bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.

Somut olayda; mahkemece, davacının ekonomik sosyal durumu hakkında bir araştırma yapılmaksızın manevi tazminat miktarının belirlenmiş olması da doğru bulunmamıştır.

Mahkemece; anılan ilkeler gözardı edilerek, eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir.

Bozma nedenlerine göre, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 27.01.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)

KARAR IV

T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi

Esas:  2012/5597
Karar: 2013/6983
Karar Tarihi: 05.04.2013

TAZMİNAT DAVASI - DAVALI BANKANIN KENDİ ELEMANININ GERÇEKLEŞTİRDİĞİ ZİMMET SUÇUNDAN DOLAYI KUSURSUZ OLARAK SORUMLU OLDUĞU - MANEVİ TAZMİNAT KOŞULLARININ OLUŞMADIĞI - DAVANIN KISMEN KABULÜ - HÜKMÜN ONANMASI

ÖZET: Mahkemece; iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve … Ağır Ceza Mahkemesi'nin kesinleşen kararına göre, davalı bankaya mevduat olarak bırakılan paranın bankanın güvencesinde olduğu ve bu paranın en son işlem tarihinden itibaren on yıllık süre içerisinde talep edilebileceğinden zamanaşımının gerçekleşmediği, davalı bankanın kendi elemanının gerçekleştirdiği zimmet suçundan dolayı BK'nın maddesi gereğince kusursuz olarak sorumlu olduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle … TL alacağın davalıdan tahsiline, alacağın … TL'sine, dava tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi yürütülmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir. Usul ve yasaya uygun bulunan hükmün onanması gerekmiştir.

(6098 S. K. m. 66) (818 S. K. m. 55)

Dava: Taraflar arasında görülen davada İstanbul 24. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen 7.12.2011 tarih ve 2011/51-2011/84 Sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlatılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ebru Yücetürk tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:

Karar: Davacı vekili, müvekkillerinin davalı banka nezdinde bulunan hesaplarına 45.000.00 TL yatırarak vade sonu değeri 50.920.00 TL olan hazine bonosunu aldıklarını, bankadaki işlemlerinin zimmet suçundan yargılanmakta olan davalı çalışanı L. Ş. tarafından yapıldığını, hazine bonosunun vadesinin dolması üzerine müvekkillerince bankanın aranması ile paranın 30.11.2004 tarihinde çekildiğinin ve L. Ş.'nin mevcut hesaplarda usulsüzlükler yaparak kaçtığının öğrenildiğini, davalı bankaca müvekkillerinin zararlarının karşılanmadığını, manen yıkıldıklarını ileri sürerek, 50.920,00 TL alacağın, her bir müvekkili için ayrı ayrı 10.000.00 TL manevi tazminatın temerrüt tarihi olan 15.7.2005 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiş, 4.2.2011 tarihinde maddi tazminata yönelik davasını 91.630.54 TL olarak kısmen ıslah etmiştir.

Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, müvekkili çalışanı L. Ş.'nin yargılanarak mahkum olduğunu, ancak kararın kesinleşmediğini, para çekimine dair dekonttaki imzanın davacıya ait olması sebebiyle ödeme yapılmadığını, manevi tazminat koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 29.4.2008 gün ve 2005/66-25 E.K. sayılı kesinleşen kararına göre, davalı banka çalışanı dava dışı L. Ş.'nin önceden planlayarak ve gereken ortamı sağlayarak imzalarda eksiklik olduğu bahanesi ile 45.000,00 TL'nin çekilmesine dair makbuzlara davacıların imzasını aldığı, bu imzadan dolayı davacılara kusur yüklenemeyeceği, anılan çalışanın davacılara ait parayı zimmete geçirdiğinin maddi olay olarak ceza mahkemesinde kabul edildiği, hukuk mahkemesinin bu tespit ile bağlı olduğu, davalı bankaya mevduat olarak bırakılan paranın bankanın güvencesinde olduğu ve bu paranın en son işlem tarihinden itibaren 10 yıllık süre içerisinde talep edilebileceğinden zamanaşımının gerçekleşmediği, davalı bankanın kendi elemanının gerçekleştirdiği zimmet suçundan dolayı BK'nın 55. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumlu olduğu, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüyle 91.630,54 TL alacağın davalıdan tahsiline, alacağın 50.920,00 TL'sine, dava tarihinden itibaren değişen oranlı avans faizi yürütülmesine, manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 5.177,90 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.04.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)