Yargıtay
Hukuk
Genel Kurulu
Esas
: 2012/17-215
Karar
: 2012/413
Tarih
: 27.06.2012
*DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI
*TEHLİKE SORUMLULUĞU
*SİGORTA ŞİRKETİNİN ZARARDAN SORUMLU
OLMASI
(2918
s. Trafik K m. 85, 86, 91, 92) (818 s. BK m. 41, 44, 45)
Özet
: İşleten ile sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle tehlike
sorumluluğuna ilişkindir.
İşletenin;
eşi, usul ve füruu, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanlar ve
birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm ve yaralanmaları halinde bundan
kaynaklanan zararların zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul edilmelidir.
Destekten
yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan
zarardır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi
aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Davacıların
ölenin salt mirasçısı değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla dava
açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk
zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı; dolayısıyla
kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin kusurunun,
araç şoförünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği; aracın
zorunlu mali sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü
kişilere verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda sürücü kusurlu,
destekten yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda
bulunduklarından, davalı sigorta şirketi zarardan sorumlu olup, davacılar davalı
sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilirler.
Taraflar
arasındaki "destekten yoksun kalma tazminatı" davasından dolayı
yapılan yargılama sonunda; (Kadınhanı Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın
kısmen kabulüne dair 07.04.2008 gün ve 2004/187 E., 2008/44 K. sayılı kararın
incelenmesi davacılar ve davalı A... Sigorta A.Ş. vekilleri tarafından
istenilmesi üzerine, Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesi'nin 24.12.2009 gün ve
2008/5356 E., 2009/8913 K. sayılı ilamı ile,
(...Davacılar
vekili dava dilekçesinde, davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi bulunan araç
ile seyreden müvekkillerinin murisinin diğer davalıların işleteni ve sürücüsü
olduğu araçlarla çarpışması sonucu öldüğünü, müvekkillerinin murisin
desteğinden yoksun kaldığını ve manevi yönden üzüntü duyduklarını belirterek,
fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 6.000.-YTL maddi tazminatın
davalı sigorta şirketi poliçe limiti ile sorumlu olmak üzere olay tarihinden
işleyecek yasal faizi ile tüm davalılardan, davacı eş için 2.000.-YTL, çocuklar
için 1.000'er.-YTL'den toplam 5.000.-YTL manevi tazminatın olay tarihinden
işleyecek yasal faizi ile davalı A... Sigorta A.Ş. dışındaki davalılardan
tahsilini talep etmiş; 25.10.2005 tarihli oturumda davalı Ali hakkındaki davasından
vazgeçtiğini beyan etmiş, 06.06.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat
talebini 15.749.-YTL daha artırarak toplam 21.749.-YTL'nin davalılardan
tahsilini istemiştir.
Davalı
A... Sigorta A.Ş. vekili, trafik sigortasının 3. kişinin zararını karşıladığını,
davacıların murisinin 3. kişi olmayıp, bizzat müvekkil şirkete trafik sigortalı
aracın sürücüsü olduğunu, kimsenin kendi kusuruna dayanarak tazminat talep
edemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı
Ali, traktörü olaydan önce sattığını, işleteni olmadığını, kusuru, hasarı kabul
etmediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalılar
S.Ali, Mustafa ve Aynur vekilleri, müvekkili Aynur'a ait sürücüsü Mustafa olan
aracın kazaya karışmadığını, kusuru, hasarı kabul etmediğini belirterek,
davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,
davacı Yasemin'in maddi tazminat davasının kabulü ile 21.749.-YTL destekten
yoksun kalma tazminatının davalı A... Sigorta A.Ş. yönünden poliçe limiti ile
sınırlı olmak üzere 6.000.-YTL'lik kısmı için dava tarihinden, 15.749.-YTL'lik
kısmı için ıslah tarihinden davalı S.Ali yönünden olay tarihinden işleyecek
yasal faizi ile bu davalılardan tahsiline, davacı Yasemin'in çocukları Rabia,
M.Resul ve M.Hamza'ya velayeten açtığı maddi tazminat talebinin feragat
nedeniyle reddine, davacıların manevi tazminat talebinin kabulü ile 5.000.-YTL
manevi tazminatın olay tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalı S.Ali'den
tahsiline, davalı Ali hakkındaki davanın feragat nedeniyle reddine, davalı
Aynur ve Mustafa hakkındaki davanın esastan reddine karar verilmiş; hüküm,
davacılar vekili ile davalı A... Sigorta A.Ş. vekili tarafından temyiz
edilmiştir.
1-
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan
delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön
bulunmamasına göre, davacılar vekilinin tüm, davalı sigorta şirketi vekilinin
aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar
vermek gerekmiştir.
2-
Davalı sigorta şirketi vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava,
destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
2918
sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 91/1. maddesinde, "işletenlerin, bu
Kanun'un 85/1. maddesine göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak
üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur", aynı Yasa'nın
85/1. maddesinde, "bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne
veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara olacağı", aynı Yasa'nın 85/son
maddesinde ise, "işleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın sürücüsünün
veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurdan kendi kusuru
gibi sorumludur." hükümlerine yer verilmiş, Karayolları Zorunlu Mali
Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-I maddesinde de, "sigortacı bu
poliçede tanımlanan motorlu aracın işletmesi sırasında bir kimsenin ölümüne
veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermesinden
dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na göre işletene düşen hukuki
sorumluğu, zorunlu sigorta limitlerine kadar temin eder" şeklinde ifade edilmiş,
86. maddesinde ise, işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs
sahibi kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru
bulunmaksızın ve araçtaki bir bozukluk kazayı etkilememiş olmaksızın kazanın
bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya bir üçüncü kişinin ağır kusurundan
ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulur hükmü ile işletenin ve
dolayısıyla onun sorumluluğunu üstlenen zorunlu mali sorumluluk sigortacısının
sorumluluktan kurtulma halleri düzenlenmiştir.
BK.nun
44. maddesi hükmüne göre ise, zarar gören taraf zararın doğmasına veya zararın
artmasına sebep olmuş ise hakim zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve
ziyan hükmünden sarfınazar edebilecektir.
Diğer
yandan aynı Kanun'un 92. maddesinde Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının
kapsamı dışında kalan hususlar sıralanmış olup, 92/a maddesinde "işletenin
eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltilebileceği talepler 92/b
maddesinde ise işletenin eşinin usul ve füruunun kendisini evlat edinme ilişkisi
ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar
nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerinin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
kapsamı dışında kaldığı belirtilmiştir. Keza bu maddeye paralel olarak Zorunlu
Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A-3 maddesinde teminat kapsamı
dışında kalan hususlar düzenlenmiştir.
Talep
edilen destek zararı, ölenin değil 3. kişilerin üzerinde doğan dolaylı ve
yansıma yolu ile meydana gelen zarardır.
Yukarıda
açıklanan yasal düzenlemelerde işletenin, yakınlarının uğradıkları destek
zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığı açıkça
düzenlenmemiş olmakla birlikte yansıma yoluyla zarar görmüş olan destek
tazminatı isteyenlerin kendisine destek sağlayan kişinin sahip olduğu haktan
fazlasına sahip olmaları mümkün değildir. BK.nun 44/1. maddesi hiç kimse kendi
kusurundan yararlanamaz ilkesine dayanmaktadır. Zararın artmasına veya
doğmasına sebep olan kişi sonuçlarına kendisi katlanmalıdır. Borçlar Yasası
51/2 maddesi hükmüne göre de öncelikle haksız fiil sorumlusuna zararın tümü
yüklenmiş bulunmaktadır. Diğer bir deyişle, nasıl ki desteğin ölümü sebebiyle
meydana gelen zararın yansıma yoluyla destek görenlerin de etkilediği kabul
ediliyorsa desteğin kusurlu davranışları da aynı şekilde destek görenlere
yansır.
Hal
böyle olunca Borçlar Yasası 44. madde hükümlerine göre işletenin destek
sağlayan kişiye karşı ileri sürebileceği def'ileri, destekten yoksun kalanlara
karşı da ileri sürebilecek olmasına göre işleten dolayısı ile sigorta zararın
oluşumunda sürücünün de birlikte kusurlu olduğunu ileri sürebilecektir.
Somut
olayda davacıların miras bırakanı İsmail'in kullandığı araçla diğer davalılar
Ali'nin işleteni, S.Ali'nin sürücüsü olduğu aracın karıştığı kazada İsmail hayatını
kaybetmiş olayda davacıların miras bırakanı % 25, karşı araç sürücüsü S.Ali %
75 oranında kusurludur.
Yukarıda
açıklanan yasal düzenlemeler ve ilkelere göre İsmail yönetimindeki aracın
işletenine atfedilecek işletme kusuru bulunmadığına, işleten ve onun
sorumluluğunu üstlenmiş zorunlu mali sorumluluk sigortacısının tazminatla
sorumlu tutulması mümkün olamayacağına göre, davalı sigorta şirketi hakkındaki
davanın reddine, davalı S.Ali'nin % 75 kusuru oranında sorumlu tutulmasına
karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru
görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden
yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz
Eden: Davalı A... Sigorta A.Ş. vekili
Hukuk
Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava,
davalılardan sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile
sigortalanan aracın sürücüsü olan davacıların desteklerinin ölümü nedeniyle
destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece,
davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; davacılar ve davalı sigorta şirketi
vekillerinin temyizi üzerine Özel Daire'ce yukarıya metni aynen alınan gerekçe
ile hüküm bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Direnme
kararını, davalı sigorta şirketi vekili temyize getirmiştir.
Bozma
ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle; davalı şirketin zorunlu mali
sorumluluk sigortacısı olduğu aracın sürücüsü olan davacılar murisinin meydana
gelen trafik kazasında öldüğü; eldeki tazminat davasının, ölenin mirasçıları
tarafından destekten yoksun kalmaya dayalı olarak açıldığı, davacıların üçüncü
kişi konumunda oldukları, sürücünün yakınlarının uğradıkları destek
zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı dışında kaldığına
ilişkin Kanunda açık bir düzenleme bulunmadığı yerel mahkeme ile Özel Daire
arasında uyuşmazlık konusu değildir.
Hukuk
Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, araç sürücüsünün kusuru sonucu meydana
gelen trafik kazası neticesinde ölümü sonucu onun desteğinden yoksun kalanların
aracın işleteninden, dolayısıyla onun hukuki sorumluluğunu üzerine alan davalı
sigortacıdan tazminat isteyip, isteyemeyecekleri noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle
uyuşmazlığa ilişkin hukuki kavram ve kurumlar ile ilgili mevzuatın
irdelenmesinde yarar vardır:
İşleten
ve araç işleticisinin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu,
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK)'nun 85. maddesinde düzenlenmiştir.
"İşleten
ve Araç İşleticisinin Bağlı Olduğu Teşebbüs Sahibinin Hukuki Sorumluluğu"
başlıklı söz konusu maddenin 1. fıkrasında; "Bir motorlu aracın
işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara
uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı
altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde,
motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan
müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar." hükmü, aynı maddesinin son
fıkrasında "İşleten ve araç işleticisi teşebbüsün sahibi, aracın
sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan
kendi kusuru gibi sorumludur." hükmü yer almaktadır.
Bu
düzenlemenin hukuki nitelikçe hangi sorumluluğa ilişkin bulunduğuna gelince;
Özellikle
endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar
tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan
sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette
bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir (Fikret Eren,
Borçlar Hukuku, 9. Bası, s. 449 vd.).
Motorlu
araçların işletilme tehlikesine karşı, zarar gören üçüncü şahısları korumak
amacıyla getirilmiş olan bu düzenleme ile öngörülen sorumluluk bir kusur
sorumluluğu olmayıp, sebep sorumluluğu olduğu; böylece araç işletenin
sorumluluğunun sebep sorumluluğunun ikinci türü olan tehlike sorumluluğuna
ilişkin bulunduğu, öğretide ve yargısal içtihatlarla kabul edilmektedir (Fikret
Eren, a.g.e., s. 631 vd.; Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 10.
Baskı, s. 264 vd.).
2918
sayılı KTK'nın 86. maddesinde ise, bu Kanun'un 85. maddesinde düzenlenen
sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma koşullarına yer verilmiştir.
Bu
düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu
teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin
kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir
mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri
geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan
işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın
oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hakim, durum ve
şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir.
Burada
kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş'
ve indirimi zorunlu tutmayarak hakimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve
öğretide de bu husus kabul edilmektedir (S. Ünan, "Ergün A. Çetingil ve
Rayegan Kender'e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007", s. 1180).
Kanun
koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı KTK'nın 91. maddesiyle de;
işletenin aynı Kanun'un 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan
sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası
(Karayolları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu
getirmiştir.
Hemen
belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukuki nitelikçe tehlike sorumluluğuna
ilişkin bulunmakla, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının
91. maddede düzenlenen sorumluluğu da bu kapsamda değerlendirilmelidir.
Öyle
ise, hem işleten hem de sigortacının sorumluluğu, hukuki niteliği itibariyle
tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunduğundan, uyuşmazlığın bu çerçevede ele
alınıp, çözümlenmesi gerekmektedir.
Bu
noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK'nın 92/b
maddesinde yer alan "İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat
edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına
gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali
sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna" ilişkin hükümdür.
Bu
hükümle kanun koyucu; tehlike sorumlusu zorunlu mali sorumluluk sigortacısının
sorumluluğu kapsamından sadece, tehlike sorumlusu olan işletenin eşinin, usul
ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte
yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararları çıkarmıştır.
Şu
haliyle, anılan kişilerin mallarına gelen zararlar dışında kalan ölüm ve
yaralanmaya ilişkin cismani zararlar ise sigortacının sorumluluğu kapsamında
bırakılmış; böylece tehlike sorumlusunun yakınlarının dahi belirtilen anlamda
sigorta kapsamında olduğu benimsenmiştir.
Hem
bu olgu ve hem de Yasa'nın kapsam dişiliğini düzenleyen 92. maddesinde araç
şoförünün desteğinden yoksun kalanların isteyebileceği tazminatların kapsam
dışı olduğuna dair bir düzenlemeye yer verilmediğinden, sürücünün desteğinden
yoksun kalanların üçüncü kişi olduğunun kabulü gerekir ki, zaten bu hususta
yerel mahkeme ile Özel Daire arasında bir görüş ayrılığı da söz konusu
değildir. Doktrinde de sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü kişi
olduğu kabul edilmektedir (Bkz. Dr. Ergün A. Çetingil ve Prof. Dr. Rayegan
Kender'e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı-2007, s. 1172 vd.; Dr. S. Arkan,
Sigorta Hukuku Dergisi C. 1, Sayı 3-4, s. 260).
Durum
bu olunca, işletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi
ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin ölüm veya yaralanmaları
halinde bundan kaynaklanan zararlarının zorunlu sigorta kapsamında olduğu kabul
edilmelidir.
Nitekim,
Hukuk Genel Kurulu'nun 15.06.2011 gün ve 2011/17-142 E., 2011/411 K. sayılı ve
20.04.2011 gün ve 2.011/17-34-216 E., K. sayılı ilamlarında, mali sorumluluk
sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün veya işletenin mirasçılarının açtığı
destekten yoksun kalma tazminatı davasında, Kanunun kapsam dişiliği düzenleyen
92. maddesinde, araç şoförünün desteğinden yoksun kalanların bedensel zararlara
ilişkin isteyebilecekleri tazminatların kapsam dışı olduğuna dair bir
düzenlemeye yer verilmediği ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların üçüncü
kişi olduğu kabul edilerek zorunlu mali sorumluluk sigortacısından tazminat
talep edebilecekleri kabul edilmiştir.
Öte
yandan, 2918 sayılı KTK'nın 92/a maddesinde yer alan "İşletenin; bu Kanun
uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği
taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna"
ilişkin hükmü üzerinde de durulmalıdır.
Vurgulamakta
yarar vardır ki, bu hüküm işletenin eyleminden sorumlu olduğu kişilere yönelik
kendi zararına dayalı talepleri noktasında önem arz etmektedir. Salt sigorta
şirketinin dava edildiği ve üçüncü kişinin zararının söz konusu olduğu
durumlarda bu hükmün uygulama alanı bulamayacağı açıktır.
Eldeki
davada, sürücünün başkasına ait araçla kusuruyla karıştığı kazada ölümü sonucu
onun desteğinden yoksun kalınması davanın sebebini teşkil etmekte; sürücünün
yakınları davalı sigortacıdan zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamında
destekten yoksun kalma tazminatı istemektedir.
Hemen
burada destekten yoksun kalma tazminatının hukuki niteliği üzerinde de
durulmalıdır:
Destekten
yoksun kalma tazminatı, 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK)'nun 45/II. maddesinde
düzenlenmiş olup; "Ölüm neticesi olarak diğer kimseler müteveffanın
yardımından mahrum kaldıkları takdirde onların bu zararını da tazmin etmek
lazım gelir." şeklinde hükme bağlanmıştır.
Görülmektedir
ki, destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle
yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin
ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır.
Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı
şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir.
Haksız
bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse BK.nun 45/II. maddesine dayanarak
uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma
tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan
arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir.
BK.nun
45. maddesinde sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli
bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki
hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya
tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer
ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan
kimse destek sayılır.
O
halde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da
düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür.
Bununla
birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde
bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın
devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin
eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama
düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır.
Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği
sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk
Genel Kurulu'nun 21.04.1982 gün, 979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
Diğer
taraftan, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 06.03.1978 tarih
ve 1/3 sayılı kararının gerekçesinde de:
"Destekten
Yoksun Kalma Tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu
ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve
yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal
karakterde kendine özgü bir tazminat olduğu" hususu vurgulanmış; Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu'nun 30.11.2005 gün ve 2005/4-648 E.-2005/691 K. sayılı
ilamında da aynı esaslar benimsenmiştir.
Önemle
vurgulanmalıdır ki, BK.nun 45/III. maddesine göre destekten yoksun kalma
tazminatı, desteğin mirasçısı olarak geride bıraktığı kişilere değil,
desteğinden yoksun kalanlarına aittir. Destekten yoksun kalma tazminatı
isteyebilecek kişiler, mirasçılardan başka kişiler de olabileceği hususunda da
herhangi bir ihtilaf yoktur. Murisin trafik kazasından kaynaklanan bir
sorumluluğu söz konusu olduğunda ve koşullan oluştuğunda mirasçıları bundan
sorumlu olduğu halde, aynı olay nedeniyle destekten yoksun kalan ve fakat
mirasçı olmayan kişiler bundan sorumlu değildir (HGK'nın 15.06.2011 gün ve
2011/17-142-411 E., K. ve 20.04.2011 gün ve 2011/17-34-216 E.,–sayılı
ilamları).
Yeri
gelmişken, davacıların açıklanan sıfatı ve hukuki konumları karşısında,
davacılar üzerinde doğan zararın niteliği belirlenmelidir:
Davacıların
destekten yoksun kalma tazminatı talebine dayanak olarak gösterdikleri zarar;
sürücünün ölümü sonucunda meydana gelmekle birlikte sürücü üzerinde doğan bir
zarardan ayrı ve salt onun desteğinden yoksun kalınması olgusuna dayalı,
mirasçılık sıfatıyla bağlı olmaksızın uğranılabilen bir zarardır. Böyle bir zararın
sürücünün kendisinin sahip olacağı hakla bir ilişkisi olmadığı gibi, doğrudan
sürücünün zararıyla bağlı ve onunla sınırlı bir zarar da değildir. Sürücünün
ölümü zararı doğuran olay olmakla birlikte, zarar doğrudan üçüncü kişi
durumundaki destekten yoksun kalanlar üzerinde oluşmuştur. Buradaki zarar,
mirasçıların salt bu sıfatla devraldıkları murislerinin uğradığı ve ondan
intikal eden bir zarar da değildir.
Hal
böyle olunca; aracı kullanan şoförün kusuruyla meydana gelen kazada ölümü
nedeniyle talep edilen destek zararının, ölenin değil üçüncü kişi durumundaki
destek tazminatı isteklilerinin zararı olduğu kabul edilmelidir.
Burada
üzerinde durulması gereken diğer bir husus da; kazanın meydana gelmesinde
kusuru bulunan araç şoförünün bu kusurunun, zorunlu trafik sigortacısı aleyhine
açılan davanın davacıları olan, üçüncü kişi durumundaki destekten yoksun
kalanlara karşı ileri sürülüp sürülemeyeceğidir.
Bilindiği
üzere, kural olarak zarar gören, sürücünün trafik kazasının oluşmasında kusurlu
bulunması durumunda BK.nun 41. maddesine göre sürücüye, 2918 sayılı KTK'nın
85/1. maddesi hükmünce de motorlu araç işletenine karşı dava açabilecektir.
Sürücü ile araç işletenin sorumluluğu BK.nun 51. maddesi anlamında
dayanışmalıdır.
Kural
bu olmakla birlikte, dava açanların sıfatı, davanın hukuksal niteliği ve
dayanağı, kusur durumunun davaya etkisinin belirlenmesinde etkilidir.
Eldeki
davada da talep, destekten yoksun kalma tazminatı olduğuna göre, bu tazminatın
yukarıda açıklanan özellikleri gözetilerek işletenin ve sürücünün kusurunun
davacıların haklarına ve dolayısıyla da taleplerine etkili olup olmayacağı da
davanın bu niteliği gözetilerek çözüme kavuşturulmalıdır.
Destekten
yoksun kalma tazminatına dayanak teşkil eden hak, salt miras yoluyla geçen bir
hak olsa idi doğrudan sürücünün veya onun sorumluluğunu üstlenen işletenin
üzerinde doğup ondan mirasçılarına intikal edeceğinden, bu yöndeki savunmalar
ölenin desteğinden yoksun kalanlara karşı ileri sürülebilecekti. Oysa yukarıda
da açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma tazminatına konu davacıların
zararı, desteklerinin ölümü nedeniyle destekten yoksun kalan sıfatıyla doğrudan
kendileri üzerinde doğan zarardır. Bu zarardan doğan hak desteğe ait olmadığına
göre, onun kusurunun bu hakka etkili olması da düşünülemez.
Şu
hale göre; sürücü murisin, ister kendi kusuru ister bir başkasının kusuru ile
olsun salt ölmüş olması, destekten yoksun kalanlar üzerinde doğrudan zarar
doğurup; bu zarar gerek Kanun gerek poliçe kapsamıyla teminat dışı bırakılmamış
olmakla, davacıların hakkına, desteklerinin kusurunun olması etkili bir unsur
olarak kabul edilemez ve destekten yoksunluk zararından kaynaklanan hakkın
sigortacıdan talep edilmesi olanaklıdır.
Eldeki
davada da; davacıların desteği, sürücüsü olduğu araçta kusuru sonucu meydana
gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş; davacılar, destekten yoksun kalan
sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını ve kazaya karışan diğer aracın
işleten ve sürücüsünü hasım göstererek, destekten yoksun kalmaya dayalı
tazminat isteminde bulunmuş, kazaya karışan diğer aracın işleten ve sürücüsü
hakkında verilen hüküm kesinleşmiştir.
Davacıların
üçüncü kişi konumunda oldukları hem mahkeme, hem de Özel Daire'nin kabulünde
olduğu gibi, sürücünün ve onun sorumluluğunu üstlenen işletenin yakınlarının
uğradıkları destek zararlarının trafik sigortacısının sorumluluğu kapsamı
dışında kaldığına ilişkin Kanunda ve buna bağlı olarak poliçede açık bir
düzenleme bulunmadığı da, uyuşmazlık konusu değildir.
Davacıların
uğradıkları zarara bağlı olarak talep ettikleri hak, salt miras yoluyla geçen
bir hak olmayıp, bilimsel ve yargısal içtihatlarda kabul edildiği üzere destekten
yoksun kalanın şahsında doğrudan doğruya doğan, asli ve bağımsız bir talep
hakkıdır.
Bu
nedenledir ki, Özel Daire'nin davacıları üçüncü kişi kabul etmesine karşın,
zararlarını ve buna bağlı tazminat haklarını muris üzerinde doğmuş bir hak
olarak kabul etmesi ve bu kabul şekline göre vardığı sonuç kabul görmemiştir. Sonuç
itibariyle:
(Davacıların
ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil, destekten yoksun kalan üçüncü kişi
sıfatıyla dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten
yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansılamayacağı;
dolayısıyla kusurlu araç şoförünün ve onun eylemlerinden sorumlu olan işletenin
kusurunun, araç şoförünün desteğinden yoksun kalan davacıları etkilemeyeceği;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu
Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları'na göre, aracın zorunlu mali
sorumluluk sigortacısı davalı sigorta şirketi, işletenin üçüncü kişilere
verdiği zararları teminat altına aldığına ve olayda sürücü kusurlu, destekten
yoksun kalan davacılar da zarar gören üçüncü kişi konumunda bulunduklarına
göre, davalı sigorta şirketinin zarardan sorumlu olduğu ve davacıların davalı
sigorta şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı isteyebilecekleri
oybirliğiyle kabul edilmiştir.
Şu
hale göre, yerel mahkemece, davacıların, desteklerinin sürücü olduğu araçta
kusuru sonucu meydana gelen trafik kazası sonucu vefat etmiş olması nedeniyle,
destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatıyla, zorunlu mali sorumluluk sigortacısını
hasım göstererek dava açabileceklerinin kabulü sonucu itibariyle doğru olup;
açıklanan gerekçelerle yerel mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı
yerindedir.
Ne
var ki, Özel Daire'ce tazminat miktarına yönelik diğer temyiz itirazları
incelenmemiştir.
SONUÇ
: Yukarıda açıklanan nedenlerle DİRENME UYGUN OLUP; davalı A... Sigorta A.Ş.
vekilinin tazminat miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi
için dosyanın ONYEDİNCİ HUKUK DAİRESİ'NE GÖNDERİLMESİNE, 1086 sayılı HMUK 440/1
maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık
olmak üzere, 27.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Kaynak:YKD
Eylül-2012 Sf : 1663
UYARI:
Firmamızca basılı ortamdan elektronik ortama aktarılan içtihat metni,
tarafımızdan içeriği etkilenmeyecek şekilde değiştirilmiş ve değişikliği yapan
algoritma TESCİL ettirilmiştir. Tescil edilmiş içtihat metninin Corpus
sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında herhangi bir ortamda (elektronik veya
yazılı) bulundurulması/kullanılması durumunda firmamız tüm kanuni haklarını
KULLANACAKTIR.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder