2 Ocak 2013 Çarşamba

KARAR I

T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas:  2009/1181
Karar: 2009/2759
Karar Tarihi: 05.03.2009


TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI - MİRAS BIRAKANIN YAPMIŞ OLDUĞU TEMLİKİN MURİS MUVAZAASI İLE İLLETLİ OLDUĞU İDDİASI - DAVACININ TENKİS HAKKINDAN FERAGAT ETTİĞİ - DAVACININ MİRAS HAKKINDAN FERAGAT ETTİĞİ DEĞERLENDİRMESİNİN İSABETSİZ OLUŞU

ÖZET: Somut olayda miras bırakanın yapmış olduğu temlikin muris muvazaası ile illetli olduğu iddia edilmiş ve davacı mirastan kaynaklanan hakkına yönelik haksız fiil ika edildiğini ileri sürmüş olup, 04.08.1976 tarihli belgede ise, davacı miras hakkından değil, tenkis hakkından feragat ettiğini bildirmiştir. O halde, mahkemece anılan belgenin davacının miras hakkından feragat ettiği şeklindeki değerlendirilmesi isabetsizdir.

(4721 S. K. m. 676, 677, 678)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, miras bırakan Osman'ın 36 adet tapulu taşınmazını davalı torununa mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek, tapuların iptali ile payı oranında adına tescil, olmazsa tenkise karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının miras payından ivazlı olarak feragat edip, sözleşmeye imza attığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar: Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, duruşma isteği değerden reddedilip, gereği görüşülüp düşünüldü.

Dava, tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davacının muris Osman'ın kızı, davalının ise miras bırakandan önce ölen Hüseyin'den olma torunu olduğu, miras bırakanın çekişmeye konu taşınmazların bazılarını tümden, bazılarında ise maliki olduğu payını 04.08.1976 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiği, 10.08.1981 tarihinde ölümü üzerine mirasçılarından davacı Havva'nın yapılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.

Davalı, miras bırakanın sağlığında dava dışı mirasçılarının da yer aldığı 04.08.1976 tarihli belge ile sözleşme yaptığını, buna göre davacının terekeden hakkını aldığını ve bu sebeple miras hakkından feragat ettiğini savunarak belgeyi ibraz etmiş, mahkemece, sözleşme miras hakkından feragat sözleşmesi olarak benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 676. maddesi, mirasçıların tereke üzerinde yapacakları taksimin, keza mirasçıların birbirleri ile miras paylarının temliki konusundaki yapacakları sözleşmelerin aynı Yasa'nın 677. maddesi hükmü gereğince geçerli olması için yazılı olması koşulunu öngörmüştür. Her iki halde de, yapılacak tasarrufların murisin ölümünden sonra gerçekleştirilmesinin olanaklı bulunduğu sabittir. Öte yandan, Türk Medeni Kanunu'nun 678. maddesi düzenlemesi ile de, murisin sağlığında ileride (murisin ölümünden sonra) intikal edecek terekedeki hakkıyla ilgili olarak bir mirasçının diğer mirasçılarla veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmelerin geçerli olabilmesi için yazılı olması ve ayrıca miras bırakanın da sözleşmede yer alması ve onun katılımıyla gerçekleştirilmesinin zorunlu olduğu kuralına yer verilmiştir.

Davalının savunmasının dayanağını teşkil eden 04.08.1976 tarihli belge, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, Türk Medeni Kanunu'nun 676 ve 677. maddesi hükmü ile ilgisinin bulunmadığı ve bu düzenlemeler kapsamında kabul edilemeyeceği tartışmasızdır. Ancak, aynı içerikli ve aynı tarihli mahkemenin hükmünü dayandırdığı ve fotokopi (suret) olduğu bildirilen 04.08.1976 tarihli belgenin birinde muris Osman imzası belgede yer alırken, aynı nitelikteki davacı tarafından dosyaya sunulan surette murisin imzasının bulunmadığı ve belgede yer verilmediği görülmektedir.

Belgenin düzenlendiği tarihte muris sağdır. Davacı belgedeki imzasına itiraz etmemiştir. Oysa, davacı taraf, Osman imzasının bulunduğu belgedeki murisin imzasının sonradan belgeye geçirildiğini, başka bir anlatımla, belgenin sahtecilikle illetli olduğunu ileri sürmüş olmasına karşın, belge üzerinde bilirkişi tetkikatı yaptırılmadan neticeye gidilmiştir. Akit düzenlenirken miras bırakanın akde katılmamasının tespiti halinde, belgenin hukuki kıymetten düşeceği ve belgeye hukuki bir sonuç bağlanamayacağı kuşkusuzdur. Yukarıda da değinildiği üzere, böylesi bir belgenin hukuken bir anlam ifade edebilmesi bakımından, miras bırakanın akdin düzenlenmesi sırasında akde iştiraki belgenin geçerliliği için sıhhat şartıdır.

O halde, mahkemece bu konuda bir araştırma, irdeleme ve inceleme yapılmış değildir. Eksik incelemeyle yetinilerek yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, bir mirasçının miras hakkı ile tenkis hükümlerinden kaynaklanan hakkı birbirinden tamamen ayrıdır ve farklı farklı, sonuçları olduğu gibi yasal açıdan da değişik hüküm ve düzenlemelere tabidirler. Eldeki davada miras bırakanın yapmış olduğu temlikin muris muvazaası ile illetli olduğu iddia edilmiş ve davacı mirastan kaynaklanan hakkına yönelik haksız fiil ika edildiğini ileri sürmüş olup, 04.08.1976 tarihli belgede ise, davacı miras hakkından değil, tenkis hakkından feragat ettiğini bildirmiştir. O halde, mahkemece anılan belgenin davacının miras hakkından feragat ettiği şeklindeki değerlendirilmesinin de doğru olduğu da söylenemez.

Sonuç: Hal böyle olunca, davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.03.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

KARAR II
T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi
Esas:  2009/6073
Karar: 2009/9583
Karar Tarihi: 18.06.2009


ALACAK DAVASI - DAVALI ŞİRKET İLE DAVACI ARASINDA SÖZLEŞME BULUNMAMASI - DAVALI HAKKINDA HAKSIZ FİİLE DAYANILARAK TALEPTE BULUNULDUĞU - DAVALILAR ARASINDA İŞBİRLİĞİ YAPILDIĞI İDDİASI - DAVALARIN BİRLİKTE GÖRÜLMESİ GEREĞİ - HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Somut olay alacak davasına ilişkindir. Davalı şirket ile davacı arasında sözleşme bulunmamakta ise de, davacı bu davalı hakkında haksız fiile dayanarak talepte bulunmaktadır. Davalılar arasında işbirliği yapıldığı iddiasının olduğu ve davaların birlikte görülmesinin gerektiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilip sonucu hakkında hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

(1086 S. K. m. 9, 10, 22, 229) (818 S. K. m. 73) (YHGK.  05.11.2003 T. 2003/13-640 E. 2003/627 K.)

Dava: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin yetkisizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

Davacı, imalat sanayinde faaliyet gösteren işletmelere, faaliyet konusuna göre çeşitli destekler verdiklerini, bunlardan birinin de bilişim desteği olduğunu, KOSGEB Destekleri Uygulama Yönergesi'nde belirtilen şartların yerine getirilmesi halinde işletmelere Bilgisayar Yazılım Desteği verdiklerini, mevzuat gereği davalı F... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. yararlanıcı işletme, davalı B... A.Ş.'nin tedarikçi işletme olduğunu, davalı F... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.'nin destekten yararlanmak için kendilerine başvurduğunu, aralarında düzenlenen sözleşme kapsamında 30.06.2004 tarihinde davalıya 17.658,00 YTL Bilgisayar Yazılım Desteği verdiklerini, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin yaptığı teftiş sırasında davalıların parayı almak amacıyla aralarında muvazaalı olarak sözleşme yapılıp fatura düzenlendiğinin tespit edildiğini ileri sürerek haksız ve usulsüz destek alındığını ileri sürerek 17.658,00 YTL destek bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı F... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti., davanın reddini dilemiş, davalı B... A.Ş. ise, yetki itirazında bulunarak ikametgahı itibariyle İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi'nin yetkili olduğunu belirtmiştir.

Mahkemece, yetkisizlik nedeniyle kararın kesinleşmesinden sonra ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

HUMK'nın 9. maddesi gereğince bir davada genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Aynı Kanun'un 10. maddesinde sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edildiği veya davalı ya da vekilinin dava tarihinde orada bulunması kaydıyla, sözleşmenin yapıldığı yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki, bu da özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Öte yandan, yine aynı Kanun'un 22. maddesinde tarafların yetki sözleşmesi yapmak suretiyle yetkili olmayan bir mahkemenin yetkisini kabul edebilecekleri belirtilmiştir. Ayrıca, BK'nın 73. maddesi uyarınca para alacağına ilişkin davalarda alacaklının bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. Tarafların sözleşmede yetkili mahkemeyi kararlaştırmış olmaları, HUMK'nın 9. maddesi uyarınca genel yetkili olan ve 10. maddedeki kural gereğince özel yetkili bulunan mahkemelerin yetkilerini kaldırmaz. Dolayısıyla dava, davacının seçimine göre, hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir (Bkz. HGK 05.11.2003, 2003/13-640-627 sayılı kararı). Somut olayda, davacı ile davalı F... Tekstil Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. arasındaki 30.06.2004 tarihli sözleşmenin 8. maddesi uyarınca Ankara Mahkemelerinin yetkili olduğu kararlaştırılmıştır. Bu yetki sözleşmesi uyarınca ve BK'nın 73. maddesi uyarınca davanın konusu para alacağına ilişkin olduğundan, alacaklının bulunduğu yer mahkemesi olan Ankara mahkemeleri davaya bakmaya yetkilidir. Davalı B... A.Ş. ile davacı arasında sözleşme bulunmamakta ise de, davacı bu davalı hakkında haksız fiile dayanarak talepte bulunmaktadır. Davalılar arasında el ve işbirliği yapıldığı iddiasının olduğu ve davaların birlikte görülmesinin gerektiği gözetilerek mahkemece işin esasına girilip sonucu hakkında hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 18.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
KARAR III
T.C. YARGITAY

13.Hukuk Dairesi
Esas:  2005/7657
Karar: 2005/14441
Karar Tarihi: 03.10.2005


KİRA SÖZLEŞMESİNİN İPTALİ DAVASI - HATA HİLE VE GABİN - KİRA SÖZLEŞMESİNİN TARAFLARIN GERÇEK İRADESİNİ YANSITMAMASI - DAVACININ KENDİ MUAVAZASINA DAYANAMAMASI GEREĞİ - KANUNA KARŞI HİLE

ÖZET: Taraflar arasında düzenlenen ve iptali istenen kira sözleşmesinde " taraflar arasında daha önce düzenlenen mukaveleyi karşılıklı olarak feshetmişlerdi" ibaresi bulunup bu hüküm tarafları bağlar. Açıklanan bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı iddiasının ispatlandığı hususunun kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Mahkemece değinilen bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 18)

Dava: Taraflar arasındaki kira sözleşmesinin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:

Karar: Davacı, kendisine ait mecuru 1.10.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile aylık 500.000.000 TL. na davalıya kiraladığını, kira sözleşmesi yapılırken davalının resmi işlemler için gerekli olduğunu söyleyerek 3 tane kontrat imzalattığını, davalının daha sonra 3. kontratı istediği gibi doldurduğunu, ödenmeyen ayların kira parası için davalı aleyhine icra takibi yaptığında davalının aylık 125.000.000 TL. bedelli kira sözleşmesini ileri sürerek itiraz ettiğini belirterek 25.2.2002 tarihli kira sözleşmesinin iptalini istemiştir.

Davalı, hata hile ve gabin olmadığını, önce imzalanan aylık 500.000.000 TL. kira bedelli sözleşmenin binanın birçok masrafı gerektirmesi ve kiradan düşülmesi gerekmesi nedeniyle aylık 125.000.000 TL. bedelli ikinci kira sözleşmesinin düzenlendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, dava konusu edilen ve iptali istenen kira sözleşmesinin davalının stopaj vergisini düşük ödemek amacıyla ve vergi dairesine ibraz edilmek için düzenlendiği 2. kira sözleşmesinin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, bu davada muvazaalı olarak düzenlendiğini iddia ettiği ikinci kira sözleşmesinin iptalini istemiştir. Hemen belirtmek gerekir ki davacı kendi muavazasına dayanamaz. Davalının resmi işlemlerde kullanacağına dair davacı iddiası ise özünde kanuna karşı hile iddiası mahiyetinde olup kanuna karşı hile durumunun meydana gelmesine kendi kusuru ile sebep olan tarafında bunun sonuçlarına katlanması zorunludur. Öte yandan mahkeme kabulünün aksine, taraflar arasında düzenlenen ve iptali istenen 25.2.2002 tarihli kira sözleşmesinde < taraflar arasında daha önce düzenlenen mukaveleyi karşılıklı olarak feshetmişlerdi> ibaresi bulunup bu hüküm tarafları bağlar, Açıklanan bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde davacı iddiasının ispatlandığı hususunun kabul edilemeyeceği anlaşılmaktadır. Mahkemece değinilen bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle; temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
KARAR IV
T.C. YARGITAY

4.Hukuk Dairesi
Esas:  2004/16583
Karar: 2005/10227
Karar Tarihi: 04.10.2005


TAZMİNAT DAVASI - HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ - ESER SÖZLEŞMESİ - KARAYOLLARI GENEL MÜDÜRLÜĞÜNÜN ZARARLANDIRICI SONUCUN DOĞMASINDA NEDENSELLİK DEĞERİ TAŞIYAN DAVRANIŞLARDA BULUNMUŞ İSE HAKSIZ EYLEME KATILAN OLARAK SORUMLU OLACAĞI

ÖZET: Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Olayda, davalılar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde bulunduğu çekişmesizdir. Bu nedenle de davalı Karayolları Genel Müdürlüğü, kural olarak davalı yüklenicinin eylemlerinden sorumlu tutulamaz. Ancak, eser sözleşmesinin varlığına karşın; davalı Karayolları Genel Müdürlüğü, iş sahibi sıfatının dışında ve ötesinde, zararlandırıcı sonucun doğmasında nedensellik değeri taşıyan davranışlarda bulunmuş ise; artık, haksız eyleme katılan olarak sorumlu olur.

(818 S. K. m. 41, 50)

Dava: Davacı Hasan K. vekili Avukat Fatma C. tarafından, davalılar Karayolları Genel Müdürlüğü ve Demsa İnş. Tic. Ltd. Şti. aleyhine 2.4.2002 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davalı Karayolları Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın reddine, diğer davalı yönünden istemin kabulüne dair verilen 7.5.2004 günlü kararın Yargıtay'da duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan Demsa İnş. Tic. Ltd. Şti. vekili, duruşmasız olarak incelenmesi de davacı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 4.10.2005 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine taraflardan kimsenin gelmediği görüldü, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, Karayolları Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın reddine, diğer davalı yönünden ise istemin kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalılardan Demsa İnş.Tic. Ltd. Şti. tarafından temyiz olunmuştur.

Tüm dosya kapsamından: Davalılar Karayolları Genel Müdürlüğü ile Demsa İnş.Tic. Ltd. Şti. arasında, <Bingöl-Karlıova Yolu Temel Malzemesi Asfalt Mıcırı Temini, Depo ve Yol Boyuna Nakli İşi> konusunda sözleşme yapıldığı; sözleşme gereğince, işin yapılacağı yerin Karayolları Genel Müdürlüğü görevlileri tarafından belirlenip hazır hale getirilerek diğer davalı şirkete teslim edildiği; ancak, gerek açılan yolların ve gerekse de malzemenin depolandığı kısmın, davacıya ait tapulu taşınmazlar kapsamında kaldığı ve davalı şirketin çalışması sırasında zararlandırıcı sonucun meydana geldiği anlaşılmaktadır.

Temyiz eden davacı ve davalı tarafından, eylem nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü'nün de sorumlu tutulması gerektiği ileri sürülmüştür. Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü ise, iş sahibi sıfatı ile sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur.

Kural olarak, BK. m. 55 gereğince adam çalıştıranın sorumluluğunda temel unsur, bağımlılık ilişkisidir. Bu anlamda çalıştırılan, adam çalıştıranın buyruğu altında olmalı; onun gözetim ve denetiminde iş yapılmalıdır ki, sorumluluğun nedeni de, bağımlılıktan kaynaklanan özen gösterme ödevine aykırılıktır. Eser sözleşmesinde ise, yüklenici, kendi hesabına ve iş sahibinden bağımsız olarak sözleşmeye konu işi yapmayı üstlenmiştir. Bu nedenle, iş sırasında başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Bağımlılık ilişkisi bulunmadığı için de, iş sahibinin sorumlu tutulma olanağı yoktur. Bu yönde Yargıtay uygulaması yerleşiktir.

Somut olayda, davalılar arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi niteliğinde bulunduğu çekişmesizdir. Bu nedenle de davalı Karayolları Genel Müdürlüğü, kural olarak davalı yüklenicinin eylemlerinden sorumlu tutulamaz. Ancak, eser sözleşmesinin varlığına karşın; davalı Karayolları Genel Müdürlüğü, iş sahibi sıfatının dışında ve ötesinde, zararlandırıcı sonucun doğmasında nedensellik değeri taşıyan davranışlarda bulunmuş ise; artık, haksız eyleme katılan olarak ve BK. m. 50 hükmü uyarınca sorumlu olur. Somut olayda, davalı Karayolları Genel Müdürlüğü'nün yanlış yer göstermesi nedeniyle ve haksız eyleme katılan olarak sorumluluğu sabit olmuştur. Bu nedenle, hakkındaki davanın kabulü gerekir. Mahkemece, yetersiz ve yanılgılı gerekçe ile bu davalı yönünden yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle davacı ile davalılardan Demsa İnş. Tic. Ltd. Şti. yararına ve davalı Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine BOZULMASINA ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harçların istekleri halinde geri verilmesine, 04.10.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
KARAR V
T.C. YARGITAY

4.Hukuk Dairesi
Esas:  2003/4731
Karar: 2003/9958
Karar Tarihi: 15.09.2003


HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI - ESER SÖZLEŞMESİ - ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU

ÖZET : BK.m.55 gereğince adam çalıştıranın sorumluluğunda temel unsur, bağımlılık ilişkisidir. Bu anlamda çalıştırılan, adam çalıştıranın buyruğu altında olmalı ; onun gözetim ve denetiminde iş yapılmalıdır. Ki, sorumluluğun nedeni de, bağımlılıktan kaynaklanan özen gösterme ödevine aykırılıktır. Eser sözleşmesinde ise, yüklenici, kendi hesabına ve iş sahibinden bağımsız olarak sözleşmeye konu işi yapmayı üstlenmiştir. Bu nedenle, iş sırasında başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Bağımlılık ilişkisi bulunmadığı için de, iş sahibinin sorumlu tutulma olanağı yoktur.

(818 S. K. m. 41, 55, 355)

Dava: Davacı İ... Köyü Tüzel Kişiliği vekili tarafından, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü aleyhine 22/5/2001 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 2/7/2002 günlü kararın Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

Karar: Dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş ; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.

Davacı, dava dışı U... İnşaat A.Ş. tarafından yapılan dere ıslah çalışması sırasında taşınmazına verilen zarar nedeniyle istemde bulunmuştur. Davalı ise, eser sözleşmesi ile Büyükçekmece Deresi'nin ıslahı işinin dava dışı şirkete verildiğini ve adı geçen şirketin eylemlerinden sorumlu tutulamayacağını savunmuştur. Mahkemece, BK.m.55 hükmü gerekçe gösterilerek davalı iş sahibinin sorumlu olduğu benimsenmiştir.

Davalı ile dava dışı U... İnşaat A.Ş. arasında eser sözleşmesinin varlığı ve davaya konu zararlandırıcı eylemin de, bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında oluştuğu yönü çekişmesizdir.

BK.m.55 gereğince adam çalıştıranın sorumluluğunda temel unsur, bağımlılık ilişkisidir. Bu anlamda çalıştırılan, adam çalıştıranın buyruğu altında olmalı ; onun gözetim ve denetiminde iş yapılmalıdır. Ki, sorumluluğun nedeni de, bağımlılıktan kaynaklanan özen gösterme ödevine aykırılıktır. Eser sözleşmesinde ise, yüklenici, kendi hesabına ve iş sahibinden bağımsız olarak sözleşmeye konu işi yapmayı üstlenmiştir. Bu nedenle, iş sırasında başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Bağımlılık ilişkisi bulunmadığı için de, iş sahibinin sorumlu tutulma olanağı yoktur. Bu yönde Yargıtay uygulaması yerleşiktir. Mahkemece, davanın reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:  Temyiz olunan kararın, yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 15/9/2003 gününde  oybirliği ile  karar verildi.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder