16 Nisan 2015 Perşembe

T.C. YARGITAY
3.Hukuk Dairesi

Esas:  2014/14184
Karar: 2014/12432
Karar Tarihi: 24.09.2014

ALACAK DAVASI - SÖZLEŞMENİN FESHİNDEN SONRA DA DAVALI TARAFIN AYNI KALICI YATIRIMLARI KULLANARAK TİCARETİNE DEVAM EDİP ETMEDİĞİ - SABİT YATIRIMLARIN TAŞINMAZA DEĞER KATIP KATMADIĞI TESPİT EDİLEREK KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Mahkemece; mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile, taşınmaz üzerinde yapıldığı bildirilen sabit yatırımların yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sözleşmenin feshinden sonra da davalı tarafın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan sabit yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

(6098 S. K. m. 77)

Dava: Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin, maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde kurulu istasyonda akaryakıt bayilik faaliyetini yürütmek isteyen davalı ile bayilik sözleşmesini imzaladığını, bayilik sözleşmesine istinaden 15 yıl süre ile taşınmaz üzerinde müvekkili şirket lehine intifa hakkı tesis edildiğini, müvekkilinin bayilik ve intifa sözleşmesinin devam edeceği inancı ile davalıya 332.200 TL intifa ödemesi yaptığını ancak Rekabet Kurumu kararlarına istinaden sözleşmenin 18.09.2010 tarihinde feshedildiğini, bayilik sözleşmesi ve ilintili diğer sözleşmelerin 5 yılı aşan kısım yönünden kendiliğinden sona erdiğini, bu nedenle davalının müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, intifa ödemesi nedeniyle sözleşmenin uygulanmayan dönemine tekabül eden 162.644.64 TL'lik kısmının ve sözkonusu bedelin dava tarihine kadar davalı yedinde kaldığı sürede bu iktisap sayesinde elde ettiği tüm semereler ile müvekkili şirketin bu bedelden yoksun kalması nedeniyle uğradığı ekonomik kayıpların karşılığı 419.193,96 TL'nin, ayrıca müvekkili şirketin istasyona yaptığı 65.320,13 TL sabit yatırımın KDV'si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece; intifa bedeline ilişkin açılan davada, intifa bedelinin davalı tarafından yargılama sırasında ödenmesi nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, diğer talepler yönünden ise taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin fiilen sona erdirildiği, taraflar arasında bağıtlanan bayilik sözleşmesinin feshin sonuçlarını düzenleyen 32.maddesinde, sözleşmenin bayii tarafından veya davacı tarafından tek taraflı feshi halinde Petrol Ofisi AŞ. tarafından yatırılan sabit yatırımların ödeme tarihindeki belirlenecek değerleri üzerinden bedellerinin ödenmesinin kararlaştırıldığı, davacının uzun süreli intifa hakkına dayanarak yaptığını iddia ettiği inkişaf bedellerini geri isteyebilmesi için bayilik sözleşmesinin ya davacı tarafından haklı nedenlerle veya davalı tarafından haksız olarak feshedilmesi gerektiği, somut olayda belirlenen durumların gerçekleşmediği, bu nedenle davalının iade yükümlülüğü bulunmadığı gerekçesiyle, diğer taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak; davacı taraf, bayilik ilişkisinin sözleşme süresince devam edeceği düşüncesiyle yapılan ve sözleşmenin süresinden önce feshedilmesine rağmen davalı tarafça kullanılmaya devam edilen sabit yatırım bedelinden, sözleşmenin geçersiz kalan süresine tekabül eden bakiye bedelin de tahsilini istemiştir.

HGK.nun 06.02.2008 günlü ve 2008/3-40 E.-2008/102 K.sayılı ilamında da açıklandığı üzere; sebepsiz zenginleşmede davacının geri alma hakkının, buna karşın davalının geri verme borcunun doğması, bunların malvarlıklarının birbirinin zararına ve yararına olmak üzere karşılıklı yoksullaşma ve zenginleşmelerine bağlıdır ve bunun doğal sonucu olarak da, kural olarak, bu geri alma hak ve borcunun doğum anı, sebepsiz yoksullaşma ve zenginleşme olgularının gerçekleştikleri andır. O halde geri isteme hakkının kapsamı da kural olarak, anılan hak ve borcun doğdukları tarihten daha önce belirlenemez. Zira, geri alma, bu yoksullaşma ve zenginleşmenin sonucudur ve bu olgular gerçekleşmeksizin geri alma söz konusu değildir.

Şu durumda; sebepsiz zenginleşmede geri verme borcu, zenginleşmenin geçersiz bir nedene dayanması durumunda hemen; geleceğe yönelik bir neden bulunuyorsa onun oluşmadığı an; var olan bir neden bulunuyorsa da onun ortadan kalktığı zaman doğmuş olur. Edim yerine getirildiği sırada geçerli bir hukuksal nedenin bulunmasına karşın sonradan bu neden ortadan kalkmış olursa, bu durumda sebepsiz zenginleşme, nedenin ortadan kalktığı an meydana gelir.

Buna göre; sebepsiz zenginleşen davalının, bu zenginleşmeyi geri verme borcu, tarafların karşılıklı olarak getirdiği olanaklardan yararlandığı sözleşmenin sona erdiği an meydana gelecektir.

Taraflar arasındaki anlaşmanın öngörüldüğü tarihten önce sonlanması nedeniyle, davacı tarafından yapılmış ve davalı yan uhdesine geçmiş sabit yatırımların anlaşmanın geçersiz kalan süresine ilişkin kısmına isabet eden tutarının sebepsiz zenginleşme kurallarına göre davalı yandan tahsilinin istenebileceği, iddiaların ispatı halinde davalı tarafın davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği kuşkusuzdur.

Somut olayda; davacı taraf, bayilik ilişkisinin sözleşme süresince devam edeceği düşüncesiyle yapılan ve sözleşmenin süresinden önce feshedilmesine rağmen davalı tarafça kullanılmaya devam edilen sabit yatırım bedelinden, sözleşmenin geçersiz kalan süresine tekabül eden bakiye bedelin tahsilini istemiştir. Bu istem yönünden, mahkemece mahallinde keşif yapılmadan bilirkişiden rapor alınmış, davacı tarafça yapıldığı bildirilen sabit tesislerin, davalı tarafça kullanılan tesisler içerisinde yer alıp almadığı da incelenmemiştir.

Hal böyle olunca, mahkemece; mahallinde yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesi ile, taşınmaz üzerinde yapıldığı bildirilen sabit yatırımların yapılıp yapılmadığı, yapılmış ise sözleşmenin feshinden sonra da davalı tarafın aynı kalıcı yatırımları kullanarak ticaretine devam edip etmediği, bir başka deyişle anılan sabit yatırımların taşınmaza değer katıp katmadığı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder