ANAYASA MAHKEMESİNİN TMK 713 HÜKMÜYLE İLGİLİ KARARI
T.C
ANAYASA Genel Kurul Esas: 2009 / 58 Karar: 2011 / 52 Karar Tarihi: 17.03.2011
(4721 S. K. m. 575, 599, 705, 713, 992)
(2709 S. K. m. 2, 10, 13, 35, 36, 152) (2949 S. K. m. 28, 29) (Anayasa
Mahkemesi İçtüzüğü m. 8) (ANY. MAH. 10.04.2003 T. 2002/112 E. 2003/33 K.)
RGT:
23.07.2011
RG
NO: 28003
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN: Ankara 11.
Asliye Hukuk Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU: 22.11.2001 günlü, 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...yirmi yıl önce ölmüş ..." ibaresinin Anayasa'nın 2., 10., 13.,
35. ve 36. maddelerine aykırılığı savıyla iptali ve yürürlüğünün durdurulması
istemidir.
I- OLAY
Davacı tarafından açılan tapu iptal ve
tescil davasında, itiraz konusu ibarenin Anayasa'ya aykırı olduğu kanısına
varan Mahkeme, iptali ve yürürlüğünün durdurulması için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü
şöyledir:
"Davalı taraf TMK 713/2.
maddesindeki dava dayanağı olan kısmın Anayasaya aykırı olduğu konusunda her
hangi bir iddiası olmamıştır.
Anayasaya aykırılığı iddia edilen madde:
4721 sayılı Kanun 713/2. maddesinde:
Aynı koşullar altında, maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya 20 yıl önce
ölmüş ya da gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın
tamamının veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyetidi de o
taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu
kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.
Tescil davası hazineye ve ilgili kamu
tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı
açılır.
Anayasaya aykırılık iddiası:
Anayasanın 35. maddesine aykırılık
iddiası:
TMK hükümlerine göre mülkiyet hakkı
sahibine mülkiyete yapılacak saldırıları önleme ve temin etme hakkı
sağlamaktadır.
Önleme davaları ise hiçbir süreye tabi
değildir.
Ölümden itibaren 20 yıl geçmekle
mülkiyet hakkının sona erdiğinin belirtilmesi Anayasanın 35. maddesinde
belirtilen herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir.
Bu haklar ancak kamu yararı amacı ile
kanun ile sınırlanabilir.
Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz.
Hükmüne aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasanın 35. maddesi mülkiyet hakkının
sınırlanabileceğinden belirtmekte, ancak tamamen ortadan kaldırılmasına olanak
sağlayan bir düzenleme getirmemektedir.
Anayasa Mahkemesinin 10/04/2003 tarih,
112/33 sayılı kararında da mülkiyet haklarının belirli bir süre geçmekle sone
ermeyeceğine karar verdiğine göre TMK 713 deki 20 yıllık süre geçmekle mülkiyet
hakkının sone erdirilmesi Anayasanın 35. maddesine aykırılık teşkil etmektedir.
Anayasanın 2. maddesine aykırılık
iddiası:
Tapuda muris adına kayıtlı olan ve
mülkiyetin ve miras hakkının temel haklardan birisi olduğu Anayasada
belirtildiği için bir hakkın sırf tapuda intikal yapılmadı diye belirli bir
süre sonra sona erdiğinin kabul edilmesi de Anayasanın 2. maddesinde belirtilen
Hukuk devleti ile bağdaşmamaktadır.
Mülkiyet hakkının içerik ve sınırlarını
belirleme yetkisi yasalara verilmiş ise de bu yetkisi sınırsız değildir.
Hukuk devletinin genel ilkelerinden biri
de mülkiyet hakkının zaman ötesi niteliğidir.
Başka bir anlatımla, mülkiyet hakkının
zaman aşımına uğramamasıdır.
Bu nedenle TMK ve BK tarafından bir
taşınmazın malik, zilyet ve mirasçılarına tanınmış olan hakların hak
sahiplerince 20 yıl boyunca kullanılmaması, o kimselerin taşınmazla
aralarındaki ilişkiyi fiilen kesmiş olsa bile o taşınmazla aralarında ki
hukuksal ilişkinin belli bir süre sonra sona erdiği anlamına gelmez.
Devletin kazanılmış haklara saygılı
olması ve kişilerin temel haklarını koruyucu düzenlemeleri yapması gerekir.
TMK daki bu düzenleme belirlenen bu
ilkeye taban tabana zıt bir durum oluşturduğundan ve TMK 713/2 deki bu hüküm
hakkın özünü ortadan kaldırdığından Anayasanın 2. maddesine de aykırıdır.
Anayasanın
13. maddesine aykırılık iddiası:
Anayasanın 13. maddesi temel hak ve
hürriyetlerin özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde
belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir bu
sınırlamalar Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik
cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı
belirtilmektedir.
Mülkiyet hakkının 20 yıl geçmesi ile
sona ereceğine dair Anayasada bir hüküm bulunmamaktadır.
20 yıllık süre Anayasada belirtilen
sebepler arasında olmadığından TMK 713/2. deki bu hüküm Anayasanın 13.
maddesine de aykırıdır.
Anayasanın 36. maddesine aykırılık
iddiası:
Anayasanın 36 maddesine göre herkes
meşru vasıta ve yollardan faydalanmak sureti ile yargı mercileri önünde davacı
ve davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Hiç bir bedel ödenmeden hakkın kaybına
imkan sağlayan 713/2 deki bu hüküm Anayasanın 36. maddesindeki hak arama
özgürlüğü ve adil yargılanma hakkına da aykırılık teşkil etmektedir.
Davanın Anayasa Mahkemesinde sonuçlanması
zaman alacağı ve görülmekte olan davaların bu süre içinde sonuçlanma ihtimali
nedeni ile yürürlüğün de durdurulması istenmelidir.
HÜKÜM
Gerekçede açıklanan nedenlerle;
1- Yürürlüğünün durdurulması istemi ile
MK 713/2. maddesinde belirtilen 20 yıl önce ölmüş ibaresinin Anayasanın 2, 10,
13, 35 ve 36. maddelerine aykırı olduğu düşünüldüğünden konunun Anayasa
Mahkemesine götürülmesine.
2- Kararın ekine dosyanın onaylı bir
suretinin eklenmesine.
3- Anayasa Mahkemesinin konu ile ilgili
karar vermesi için yasal sürenin beklenmesine karar verildi."
III-
YASA METİNLERİ
A-
İtiraz Konusu Yasa Kuralı
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun itiraz konusu ibareyi de içeren 713. maddesi şöyledir:
"MADDE 713.- Tapu kütüğünde kayıtlı
olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik
sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya
bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini
isteyebilir.
Aynı koşullar altında, maliki tapu
kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da hakkında gaiplik
kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın tamamının veya
bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasının zilyedi de, o taşınmazın tamamı,
bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline
karar verilmesini isteyebilir.
Tescil davası, Hazineye ve ilgili kamu
tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı
açılır.
Davanın konusu, mahkemece gazeteyle bir
defa ve ayrıca taşınmazın bulunduğu yerde uygun araç ve aralıklarla en az üç
defa ilan olunur.
Son ilandan başlayarak üç ay içinde
yukarıdaki koşulların gerçekleşmediğini ileri sürerek itiraz eden bulunmaz ya
da itiraz yerinde görülmez ve davacının iddiası ispatlanmış olursa, hâkim
tescile karar verir. Mülkiyet, birinci fıkrada öngörülen koşulların
gerçekleştiği anda kazanılmış olur.
Davalılar ve itiraz edenler, aynı davada
kendi adlarına tescile karar verilmesini isteyebilirler.
Kararda, tescili istenilen taşınmazın
niteliği, yeri, sınırları ve yüzölçümü belirtilir ve karara, uzmanlarca
düzenlenen teknik bilgileri içeren krokisi de eklenir.
Özel kanun hükümleri saklıdır."
B-
Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru
kararında, Anayasa'nın 2., 10., 13., 35. ve 36. maddelerine dayanılmıştır.
IV-
İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 8.
maddesi gereğince Haşim KILIÇ, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Sacit ADALI, Fulya
KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Cafer ŞAT, A. Necmi ÖZLER, Serdar ÖZGÜLDÜR, Şevket
APALAK, Serruh KALELİ ve Zehra Ayla PERKTAŞ'ın katılımlarıyla 9.9.2009 gününde
yapılan ilk inceleme toplantısında, dosyada eksiklik bulunmadığından işin
esasının incelenmesine, yürürlüğü durdurma isteminin esas inceleme aşamasında
karara bağlanmasına OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V-
ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına
ilişkin rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve
bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra
gereği görüşülüp düşünüldü:
A- Sınırlama Sorunu
Anayasa'nın 152. ve 2949 sayılı Anayasa
Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 28. maddesine
göre, Anayasa Mahkemesi'ne itiraz yoluyla yapılacak başvurular, itiraz yoluna
başvuran mahkemenin bakmakta olduğu davada uygulayacağı yasa kuralları ile
sınırlı tutulmuştur.
İtiraz yoluna başvuran Mahkeme, 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu(TMK.)'nun 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...yirmi yıl önce ölmüş..." ibaresinin Anayasa'ya aykırılığını ileri
sürerek iptalini istemektedir. Ancak davada uygulanacak olan "...yirmi yıl
önce..." ibaresi, itiraz konusu kuralın da yer aldığı TMK.'nun 713.
maddesinin ikinci fıkrasında bulunan ve iptal istemi dışında kalan
"...hakkında gaiplik kararı verilmiş..." bölümü yönünden de uygulanması
söz konusu olan ortak bir kuraldır.
Bu nedenle, 22.11.2001 günlü, 4721
sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...yirmi yıl önce ölmüş..." ibaresine ilişkin esas incelemenin,
ibarede yer alan "...ölmüş..." sözcüğü ile sınırlı olarak yapılmasına,
17.3.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
B-
Anayasa'ya Aykırılık Sorunu
Başvuru kararında, Türk Medeni
Kanunu'nun, mülkiyet hakkı sahibine mülkiyete yapılacak saldırıları önleme ve
temin etme hakkı sağladığı, önleme davalarının hiçbir süreye tabi olmadığı, tapuda
muris adına kayıtlı olan taşınmazın mülkiyet hakkının sırf tapuda intikal
yapılmadı diye yirmi yıl süre geçmekle sona erdirilmesinin hukuk devleti ilkesi
ile bağdaşmadığı, mülkiyet hakkının zamanaşımına uğramadığı, devletin
kazanılmış haklara saygılı olması ve kişilerin temel haklarını koruyucu
düzenlemeler yapması gerektiği, kuralın hiçbir bedel ödenmeden hak kaybına
imkan sağladığı belirtilerek, itiraz konusu ibarenin Anayasa'nın 2., 10., 13.,
35. ve 36. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
4721 sayılı TMK.'nun 713. maddesinde,
olağanüstü zamanaşımı ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılmasının şartları
düzenlenmiştir. Maddenin itiraz konusu sözcüğün de yer aldığı ikinci
fıkrasında; maliki tapu kütüğünden anlaşılamayan veya yirmi yıl önce ölmüş ya da
hakkında gaiplik kararı verilmiş bir kimse adına kayıtlı bulunan taşınmazın
tamamına veya bölünmesinde sakınca olmayan bir parçasına davasız ve aralıksız
olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyet olan kişinin, o taşınmazın
tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne
tesciline karar verilmesini isteyebileceği öngörülmektedir.
Anayasa'nın 2. maddesinde belirtilen
hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup
güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir
hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan,
Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına
egemen kılan, Anayasa ve yasalarla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık
olan devlettir.
Hukukun evrensel ilkelerine saygı duymak
hukuk devleti olmanın gereğidir. Kazanılmış haklara saygı ilkesi de hukukun
genel ilkeleri ve hukuk devleti kavramı içerisinde yer alır. Bu ilkenin temel
amacı bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır.
Kişilerin, devlete güven duymaları,
maddi ve manevi varlıklarını korkusuzca geliştirebilmeleri, temel hak ve
özgürlüklerden yararlanabilmeleri ancak hukuk güvenliği ve üstünlüğünün
sağlandığı bir hukuk düzeninde gerçekleşebilir. Hukuk devletinin sağlamakla
yükümlü olduğu hukuk güvenliği, devletin de yasal düzenlemelerinde bu güven
duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerektirir.
Anayasa'nın 35. maddesinde,
"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı
amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum
yararına aykırı olamaz." denilerek, mülkiyet ve miras hakları Anayasal bir
kurum olarak güvence altına alınmıştır.
Temel bir insan hakkı olan mülkiyet
hakkı bireyin eşya üzerindeki hâkimiyetini güvence altına almaktadır. Eşya
üzerindeki hâkimiyet bir yönüyle bireye devletin müdahale edemeyeceği özel bir
alan yaratırken, diğer taraftan emeğinin karşılığını güvence altına almakla
bireye kendi hayatını yönlendirme ve geleceğini tasarlama olanağı sunmaktadır.
Bu nedenle birey özgürlüğü ile mülkiyet hakkı arasında yakın bir ilişki vardır.
Temel bir hak olan miras hakkı ise iki yönlüdür. Miras bırakan yönünden
mirasının kendinden sonrakilere geçmesini ve ölüme bağlı tasarrufta bulunabilmeyi,
mirasçılar yönünden ise murisin miras yoluyla bıraktığı malvarlığına sahip olma
yetkisini kapsar.
Kural olarak tapuya kayıtlı bir
taşınmazın tamamı, bir payı veya bölünebilir bir parçasının olağanüstü
kazandırıcı zamanaşımı yoluyla edinilebilmesi mümkün değildir. 4721 sayılı
Yasa'nın "Taşınmazlarda karine" başlıklı 992. maddesinde;
"Tapuya kayıtlı taşınmazlarda, hak karinesinden ve zilyetlikten doğan dava
açma hakkından yalnız adına tescil bulunan kimse yararlanır..." denilerek,
tapuya kayıtlı olan taşınmazların olağanüstü zamanaşımı yoluyla kazanılması
önlenmektedir. 575. maddede ise mirasın, mirasbırakanın ölümü ile açılacağı,
599. madde hükmüne göre de mirasçıların, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir
bütün olarak, kanun gereğince kazanacakları belirtilmektedir. 705. maddenin
ikinci fıkrası uyarınca da mirasçılar, mirasbırakanın bıraktığı taşınmazlar
üzerindeki mülkiyet hakkına tescilden önce sahip olmaktadırlar.
İtiraz konusu sözcük uyarınca; tapu
sicilinden malikinin kim olduğu anlaşılmakla birlikte yirmi yıl önce ölmüş bir
kimse adına kayıtlı taşınmazın tamamını veya bölünmesinde sakınca olmayan bir
parçasını davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla
zilyetliğinde bulunduran kişinin, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı
üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini
isteyebileceği öngörülmekte, mülkiyet bu koşulların gerçekleştiği anda
kazanılmış olmaktadır. Zilyet tarafından mülkiyet hakkının tapu kütüğüne
tesciline karar verilebilmesini isteyebilmek için maddede belirtilen koşullar
yanında mirasçıların, olağanüstü zamanaşımının tamamlanmasından önce açıklayıcı
tescil yaptırmamış olmaları da gerekmektedir.
Tapuya kayıtlı bir taşınmazın malikinin
ölmesi halinde, bu taşınmazın sahibi mirasçılarıdır. Mirasçılar bu taşınmaz
üzerindeki mülkiyet hakkını mirasbırakanın ölümü ile birlikte kanun gereğince
tescile gerek kalmadan kazanmaktadırlar. Hukukun genel ilkelerinden birisi de
mülkiyet hakkının "zamanötesi" niteliği, başka bir anlatımla mülkiyet
hakkının zamanaşımına uğramamasıdır. Bu nedenle, Medeni Kanun tarafından bir
taşınmaz malikinin mirasçılarına tanınmış olan hakların, hak sahiplerince yirmi
yıl boyunca kullanılmaması, o kimselerin taşınmazla aralarındaki ilişkiyi
fiilen kestiğini göstermiş olsa bile, o taşınmazla aralarındaki hukuksal
ilişkinin sona erdiği anlamına gelmez. Mirasçıların devam eden mülkiyet hakkı,
taşınmazı fiilen kullanma hakkını içerdiği gibi kullanmama hakkını da içerir.
Mülkiyet hakkının mutlaklığı ve tapu sicilinin aleniyeti karşısında, itiraz
konusu sözcük uyarınca, zilyedin mirasçılara ait olan mülkiyet hakkını
tanımayarak, tek yanlı olarak ortadan kaldırmasına olanak tanınması, mülkiyet
hakkını ortadan kaldırdığı gibi, kazanılmış hak ve hukuki güvenlik ilkelerini
de ihlal etmektedir.
Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu
"...ölmüş..." sözcüğü Anayasa'nın 2. ve 35. maddelerine aykırıdır.
İptali gerekir.
İtiraz konusu sözcük Anayasa'nın 2. ve
35. maddelerine aykırı görülerek iptal edildiğinden, ayrıca Anayasa'nın 10.,
13. ve 36. maddeleri yönünden incelenmesine gerek görülmemiştir.
VI-
İPTALİN DİĞER KURALLARA ETKSİ
2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin
Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci
fıkrasında, Yasa'nın belirli kurallarının iptali, diğer kurallarının veya
tümünün uygulanmaması sonucunu doğuruyorsa, bunların da Anayasa Mahkemesince
iptaline karar verilebileceği öngörülmektedir.
4721 sayılı Kanun'un 713. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "...ölmüş..." sözcüğünün iptali nedeniyle
uygulanma olanağı kalmayan iptal edilen sözcükten sonra yer alan "...ya
da..." sözcüğünün de, 2949 sayılı Yasa'nın 29. maddesinin ikinci fıkrası
gereğince iptali gerekir.
VII- YÜRÜRLÜĞÜN DURDURULMASI İSTEMİ
22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...ölmüş..." sözcüğü, 17.3.2011 günlü, E. 2009/58, K. 2011/52 sayılı
kararla iptal edildiğinden, bu sözcüğün, uygulanmasından doğacak sonradan
giderilmesi güç veya olanaksız durum ve zararların önlenmesi ve iptal kararının
sonuçsuz kalmaması için kararın Resmi Gazete'de yayımlanacağı güne kadar
YÜRÜRLÜĞÜNÜN DURDURULMASINA, 17.3.2011 gününde OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
VIII-
SONUÇ
1- 7.5.2010 günlü, 5982 sayılı Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
uyarınca, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri
Hakkında Kanun ile ilgili gerekli düzenlemeler yapılmadan, Mahkeme'nin çalışıp
çalışamayacağına ilişkin ön meselenin incelenmesi sonucunda; Mahkeme'nin çalışmasına
bir engel bulunmadığına, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Fettah OTO, Zehra
Ayla PERKTAŞ ile Celal Mümtaz AKINCI'nın, gerekçesi 2010/68 esas sayılı dosyada
belirtilen karşıoyları ve OYÇOKLUĞUYLA,
2- 22.11.2001 günlü, 4721 sayılı Türk
Medeni Kanunu'nun 713. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan
"...ölmüş..." sözcüğünün Anayasa'ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE,
OYBİRLİĞİYLE,
3- 4721 sayılı Kanun'un 713. maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "...ölmüş..." sözcüğünün iptali nedeniyle
uygulanma olanağı kalmayan iptal edilen sözcükten sonra yer alan "...ya
da..." sözcüğünün de, 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve
Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 29. maddesinin ikinci fıkrası gereğince
İPTALİNE, OYBİRLİĞİYLE,
17.03.2011 gününde karar verildi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder