T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2013 / 4-1814
Karar: 2013 / 715
Karar Tarihi:
15.05.2013
ÖZET:
Somut olayda uygulanması gereken, 818 sayılı Borçlar Kanununda (BK), ayrıca
özel olarak bir zamanaşımı öngörülmediğinden, rücuen tazminat davalarında aynı
Kanunun 125.maddesi gereğince on yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması
gerektiği, dava konusu olayda ödeme tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar
on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı; yerel mahkemece, zamanaşımı süresinin
on yıl olduğuna ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul
edilmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir. Ne var ki, bozma
nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı vekilinin
diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye
gönderilmelidir.(818 S. K. m. 60) (6098 S. K. m. 73)
Dava
ve Karar: Taraflar arasındaki <rücuen tazminat> davasından dolayı yapılan
yargılama sonunda; Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair
verilen 09.03.2010 gün, 2009/272 E. - 2010/54 K. sayılı kararın incelenmesi
taraf vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesi'nin 24.10.2011
gün, 2010/8901 E - 2011/10988 K. sayılı bozma ilamı ile;
(...
Davacı, dava dışı üçüncü kişinin mevzuat gereği kendisine indirimli tarife
uygulanması gerekirken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın talimatı üzerine
indirimli tarife uygulamasından vazgeçilmesi nedeniyle ödemiş olduğu fazla
elektrik bedelinin geri alınması için açtığı dava sonucunda mahkemece verilen
ve kesinleşen karar gereğince üçüncü kişiye ödemiş olduğu tazminatın rücuen
davalıdan ödetilmesini istemiştir.
Davalı
ise, yasal süre içinde zamanaşımı savunmasında bulunmuş ve davanın reddine
karar verilmesini istemiştir.
Yerel
mahkemece, davalının zamanaşımı itirazı reddedilmiş, davanın kabulüne karar
verilmiştir. Karar, davacı ve davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Rücu
hakkı başkasına ait borcu yerine getiren kişinin mal varlığında meydana gelen
kaybı gidermeye yönelen tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır. Davacının mal
varlığındaki eksilme ödeme tarihlerinde gerçekleşmiştir. Davacı, ödeme tarihi
itibariyle fiil ve faili bildiği gibi zarar da tam anlamıyla gerçekleşmiştir.
Davanın niteliğine göre zamanaşımının başlangıç tarihi zarara neden olan haksız
fiil tarihi olmayıp, sonucunda doğan zararın zarar görene ödendiği tarihtir.
Çünkü ortaya çıkan zararı ödeyen kişi ancak bu ödeme tarihinden sonra talep
edebilme hakkına kavuşur ve bu süre bir yıldır.
Somut
olayda, davacı şirket tarafından üçüncü şahsa yapılan ödeme tarihleri
24.08.2006 ve 29.08.2006 olup, bu davanın açılma tarihi ise 14.07.2009'dur. Şu
durumda yerel mahkemece, rücuen tazminat davalarında zamanaşımı süresinin bir
yıl olduğu, zamanaşımı süresinin ödeme tarihinden başlayacağı ve davanın
açıldığı tarih itibariyle 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gözetilmeksizin
davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden ve
davalının temyiz dilekçesinde zamanaşımı süresinin geçmiş olduğunu açıkça ileri
sürmüş olduğundan kararın bozulması gerekmiştir...),
Gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda,
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk
Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava;
kesinleşen mahkeme kararı gereğince üçüncü kişiye ödenmiş olan tazminatın
rücuen tazmini isteğine ilişkindir.
Davacı
vekili; dava dışı şirket tarafından mevzuat gereği kendisine indirimli tarife
uygulanması gerekirken Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı'nın talimatı üzerine
indirimli tarife uygulamasından vazgeçilmesi nedeniyle, ödemiş olduğu fazla
elektrik bedelinin geri alınması isteğiyle açtığı dava sonucu, mahkemece
verilen ve kesinleşen karar gereğince ödemiş olduğu indirimli tarife bedelinin
rücuen davalıdan tazminini istemiştir.
Davalı
ise, yasal süre içinde zamanaşımı savunmasında bulunmuş ve davanın reddine
karar verilmesini istemiştir.
Yerel
mahkemece, davalının zamanaşımı itirazı reddedilmiş, davanın kabulüne karar
verilmiştir.
Taraf
vekillerinin temyizi üzerine Özel Dairece, yukarıda belirtilen nedenlerle karar
bozulmuştur.
Yerel
Mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş,
direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk
Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu olayda, rücuen alacak isteği
yönünden, zamanaşımı süresinin bir yıl olarak mı, yoksa on yıl olacağı
noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle,
rücu ve halefiyet kavramları üzerinde durmakta yarar vardır:
Rücu
hakkı; başkasına ait bir borcu yerine getiren kişinin malvarlığında meydana
gelen kaybı gidermeye yönelen, tazminat niteliğinde bir talep hakkıdır.
Alacaklıyı tatmin eden kişi, alacaklının hakkından bağımsız kendi şahsında
doğan bir hak elde etmektedir. Bunun sonucu olarak da rücu hakkı bu hakka sahip
olan kişinin şahsında doğduğu anda muaccel olur. Bu nedenle, rücu hakkı için
hakkın doğduğu andan itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlamaktadır.
Halefiyette
ise; halef olan kişi alacaklıyı tatmin ettiği anda, yeni bir hak elde
etmemekte, alacaklıya ait olan hakkı kanundan dolayı olduğu gibi
devralmaktadır. Bu nedenle, böyle bir alacak için de daha önce zamanaşımı
işlemeye başlamış ise, alacak halef olan kişiye intikal etmesine rağmen
işlemeye devam eder. Zira daha önceden muaccel olmuş alacağın yeniden muaccel
olması ve yeni bir zamanaşımının işlemeye başlaması mümkün değildir. Salt
halefiyet halleri ile yasanın rücu hakkı verdiği haller arasındaki en önemli
fark, birincisinde alacaklıya ait bir hakkın intikal etmesi, ikinci halde ise,
rücu hakkı sahibinin şahsında yeni bir hakkın doğmasıdır. Halefiyetin temelde
bir rücu hakkına dayanmadığı hallerde, alacak hakkı daha önce işlemeye başlayan
zamanaşımı ile birlikte intikal eder. İkinci halde ise, rücu hakkı sahibi
lehine, alacaklının hakkından bağımsız yeni bir hak meydana geldiğinden, bu
andan itibaren yeni bir zamanaşımı işlemeye başlayacaktır.
Hukuk
Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; bir kısım üyelerce, Özel Dairenin
bozma ilamında belirtildiği üzere, olayda haksız ödemenin söz konusu olduğu,
rücu davasına konu ödemenin yapıldığı tarihten itibaren 818 sayılı Borlar
Kanunun 60/1 maddesi uyarınca işlem yapılması gerektiği, rücuda bir ve on
yıllık zamanaşımı sürelerinin <tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte
sorumlu kişinin öğrenildiği> tarihten itibaren işlemeye başlayacağından,
somut olayda ödeme tarihinden itibaren davanın açıldığı tarihe kadar bir yıllık
zamanaşımı süresinin dolduğu ileri sürülmüş ise de bu düşünce kurul çoğunluğunca
aşağıda belirtilen nedenlerle benimsenmemiştir.
Hukuk
Genel Kurulunun çoğunluğunca; somut olayda uygulanma imkânı bulunmasa da,
01.07.2012 tarihinde yürürlüğü giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)'nun
73/1. maddesinde <Rücu istemi, tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte
sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde
tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle
zamanaşımına uğrar> hükmü getirilmiştir.
Ancak,
somut olayda uygulanması gereken, 818 sayılı Borçlar Kanununda (BK), ayrıca
özel olarak bir zamanaşımı öngörülmediğinden, rücuen tazminat davalarında aynı
Kanunun 125.maddesi gereğince on yıllık zaman aşımı süresinin uygulanması
gerektiği, dava konusu olayda ödeme tarihinden, davanın açıldığı tarihe kadar
on yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı; yerel mahkemece, zamanaşımı süresinin
on yıl olduğuna ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kabul
edilmiş ve bu nedenle direnme kararının onanması gerekmiştir.
Ne
var ki, bozma nedenine göre işin esası Özel Daire'ce incelenmediğinden, davalı
vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daire'ye
gönderilmelidir.
Sonuç:
Yukarıda açıklanan nedenlerle yerel mahkemenin direnmesi yerinde görüldüğünden,
davalı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın
4. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100
sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen <Geçici madde 3> atfıyla
uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 440/III
maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15.05.2013 gününde
oyçokluğu ile karar verildi. (¤¤)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder