T.C
YARGITAY
17.Hukuk
Dairesi
Esas:
2015 / 2203
Karar:
2015 / 4344
Karar
Tarihi: 17.03.2015
ÖZET:
Davacı T. aleyhine açılan A
. 1. Aile Mahkemesinin
.. sayılı dosyasındaki katkı payı
alacağı davalılarının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği
takdirde, eldeki davadaki senetlerin ve bu senetlere dayalı olarak yapılan A
. 2. İcra Müdürlüğünün 2011/2535
sayılı takip dosyasında TBKnın 19. madde gereğince danışıklı
işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi
gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden yerel
Mahkemece verilen 10.10.2012 tarihli kararın bozulması gerekmiştir.(2004 S. K.
m. 277) (6098 S. K. m. 19)
Dava
ve Karar: Davacı T.Ş. ile davalılar M.Ş. ve B.Y. aralarındaki dava hakkında
Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.10.2012 gün ve 2011/606 Esas
2012/811 Karar sayılı hüküm Dairemizin 18.3.2014 gün, 2013/2801 Esas ve
2014/3752 sayılı Kararı ile ONANMASINA karar verilmişti. Süresi içinde davalı
B.Y. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya
incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı
T. vekili davalı M.a karşı açılan evlilik birliğinde
edinilen mallardan dolayı katılma alacağı davasının devam ettiğini ancak davalı
M.ın mallarını
kaçırmak için diğer davalıya gerçek olmayan bir şekilde iki bono vermek
suretiyle borçlanıp aleyhine takip yaptırdığını ileri sürerek davalılar
arasındaki takibin iptale ve takipten dolayı konulan hacizlerin kaldırılmasını
talep etmiştir.
Davalı
B. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer
davalı M. usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve
davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece,
bonoların yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak düzenlenmiş
olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı B. vekili
tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya
içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere,
delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kararda yazılı diğer
gerekçelere göre davalı B. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve
yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiş; davalı B.Y. vekili
tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği
düşünüldü.
Dava
dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı
açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan
muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal
davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu
benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277.
maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış
bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası
borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit
ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar
gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini
ileri sürebilirler. 3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün
benimsenilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması
ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması
gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa
nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya
dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek
yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal
davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku
yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal
davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri
sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı
davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir.
Davacının iddiasını kanıtlaması halinde istemin alacağın tahsiline yönelik
bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak davacının alacak
ve ferileriyle sınırlı olarak iptal ve
tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm
kurulması gerekecektir.
Somut
olayda davacı vekili, davalı M.ın aleyhine açılan katkı payı
davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek
amacıyla muvazaalı senet düzenlendiğini ve davalı 3. kişi B.ın da muvazaalı senede istinaden
M. hakkında icra takibi yaptığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı
senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptalini talep ettiği;
mahkemece de, takibin yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak
düzenlenmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği
anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle davacı T. tarafından davalı M. aleyhine
açılan Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2012/59 Esas (Eski Alanya 4. Asliye Hukuk
Mahkemesinin 2011/314 Esas sayılı dava dosyası) sayılı katkı payı alacağı
davası ile davalı M. tarafından davacı T. aleyhine açılan Alanya 1. Aile
Mahkemesinin 2013/535 sayılı dosyasındaki katkı payı alacağı davalılarının
sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, eldeki
davadaki senetlerin ve bu senetlere dayalı olarak yapılan Alanya 2. İcra
Müdürlüğünün 2011/2535 sayılı takip dosyasında TBKnın 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup
olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken eksik
incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden yerel Mahkemece verilen
10.10.2012 tarihli kararın bozulması gerekmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder