24 Ocak 2016 Pazar

EŞYA HUKUKU 2016 VİZE SINAVI OLAY I YARGITAY KARARI TAM METNİ

T.C YARGITAY
17.Hukuk Dairesi
Esas: 2015 / 2203
Karar: 2015 / 4344
Karar Tarihi: 17.03.2015
ÖZET: Davacı T. aleyhine açılan A. 1. Aile Mahkemesinin .. sayılı dosyasındaki katkı payı alacağı davalılarının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, eldeki davadaki senetlerin ve bu senetlere dayalı olarak yapılan A. 2. İcra Müdürlüğünün 2011/2535 sayılı takip dosyasında TBKnın 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden yerel Mahkemece verilen 10.10.2012 tarihli kararın bozulması gerekmiştir.(2004 S. K. m. 277) (6098 S. K. m. 19)
 Dava ve Karar: Davacı T.Ş. ile davalılar M.Ş. ve B.Y. aralarındaki dava hakkında Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.10.2012 gün ve 2011/606 Esas 2012/811 Karar sayılı hüküm Dairemizin 18.3.2014 gün, 2013/2801 Esas ve 2014/3752 sayılı Kararı ile ONANMASINA karar verilmişti. Süresi içinde davalı B.Y. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
 Davacı T. vekili davalı M.a karşı açılan evlilik birliğinde edinilen mallardan dolayı katılma alacağı davasının devam ettiğini ancak davalı M.ın mallarını kaçırmak için diğer davalıya gerçek olmayan bir şekilde iki bono vermek suretiyle borçlanıp aleyhine takip yaptırdığını ileri sürerek davalılar arasındaki takibin iptale ve takipten dolayı konulan hacizlerin kaldırılmasını talep etmiştir.

Davalı B. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı M. usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, bonoların yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak düzenlenmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalı B. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalı B. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA karar verilmiş; davalı B.Y. vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Dava dilekçesindeki ileri sürüşe ve yargılama sırasındaki sözlü ve yazılı açıklamalara göre dava niteliği itibarıyla TBK 19.maddesinde tanımını bulan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasıdır. Yüzeysel bakıldığında iptal davaları ile muvazaa davaları arasında bir benzerlik görülmekte ise de bu benzerlik her iki davanın güttüğü amaçtan öte gitmemektedir. İİK 277. maddesinde sözü edilen iptal davaları borçlu tarafından geçerli olarak yapılmış bazı tasarrufların hükümsüz kılınması için açılır. Oysa muvazaa davası borçlunun yaptığı tasarrufi işlemlerin gerçekte hiç yapılmamış olduğunu tesbit ettirmeyi amaçlar. Kural olarak muvazaa nedeniyle hakları ihlal olunan ve zarar gören 3. kişiler tek taraflı veya çok taraflı hukuki işlemlerin geçersizliğini ileri sürebilirler. 3. kişinin danışıklı işlem ile hakkının zarar gördüğünün benimsenilmesi için onun danışıklı işlemde bulunandan bir alacağının var olması ve bu alacağın ödenmesinin önlemek amacıyla danışıklı bir işlem yapılması gerekir. Davacının bu davadaki amacı alacağını tahsil edebilmek için muvazaa nedeniyle temelde geçersiz olan işlemin hükümsüzlüğünü sağlamaktır. Muvazaaya dayalı davalarda davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek yoktur. Çünkü yukarıda açıklandığı gibi İİK 277 ve izleyen maddelerinde iptal davasına konu tasarruflar özünde geçerli olmasına rağmen kanunun icra hukuku yönünden iptaline imkan verdiği tasarruflardır. Muvazaaya dayalı iptal davasında ise davacı muvazaalı işlemle kendisinin zararlandırıldığını ileri sürmektedir. İİK 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen iptal davası açma hakkı davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel değildir. Davacının iddiasını kanıtlaması halinde istemin alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK 283/1 maddesi kıyasen uygulanarak davacının alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacıya haciz ve satış isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekecektir.

Somut olayda davacı vekili, davalı M.ın aleyhine açılan katkı payı davası sonucu hükmedilmesi muhtemel alacağın tahsilini imkansız hale getirmek amacıyla muvazaalı senet düzenlendiğini ve davalı 3. kişi B.ın da muvazaalı senede istinaden M. hakkında icra takibi yaptığını belirterek davalılar arasındaki muvazaalı senet ve bu senede dayalı olarak yapılan icra takibinin iptalini talep ettiği; mahkemece de, takibin yakın arkadaş olan davalılar arasında muvazaalı olarak düzenlenmiş olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece öncelikle davacı T. tarafından davalı M. aleyhine açılan Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2012/59 Esas (Eski Alanya 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/314 Esas sayılı dava dosyası) sayılı katkı payı alacağı davası ile davalı M. tarafından davacı T. aleyhine açılan Alanya 1. Aile Mahkemesinin 2013/535 sayılı dosyasındaki katkı payı alacağı davalılarının sonucu beklenerek davacının alacaklı olduğu belirlendiği takdirde, eldeki davadaki senetlerin ve bu senetlere dayalı olarak yapılan Alanya 2. İcra Müdürlüğünün 2011/2535 sayılı takip dosyasında TBKnın 19. madde gereğince danışıklı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar vermesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden yerel Mahkemece verilen 10.10.2012 tarihli kararın bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı B.Y. verilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 18.3.2014 gün, 2013/2801 Esas 2014/3752 karar sayılı onama ilamının kaldırılarak 10.10.2012 tarih 2011/606 Esas 2012/811 Karar sayılı yerel Mahkeme kararının BOZULMASINA, temyiz ve karar düzeltme peşin harçlarının davalı B.Y.na geri verilmesine, 17.03.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder