24 Ocak 2016 Pazar

EŞYA HUKUKU OLAY III ECRİMİSİL KARARI TAM METNİ

OLAY III ECRİMİSİL
T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2013 / 3-752
Karar: 2014 / 334
Karar Tarihi: 19.03.2014
ÖZET: Somut olayda, bir kimsenin başkasına ait olduğunu bildiği taşınmazı, hukuki bir dayanağı olmadan kendi malı gibi kullanması ve dolayısıyla ekonomik yarar sağlamasının bir karşılığının olması gerektiği, bu bakımdan bu yeri kullanan kişinin hak sahiplerine haksız işgal tazminatı ödemek zorunda olduğu, haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir elde etmeye özgülenmemiş olmasının sonuca etkili bulunmamasına göre, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırıdır.(4721 S. K. m. 995) (743 S. K. m. 908) (YİBK. 08.03.1950 T. 1949/22 E. 1950/4 K.)

Dava: Taraflar arasındaki "Ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eyüp 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 22.2.2011 gün ve 2010/104 E.-2011/37 K sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 29.11.2011 gün ve 2011/10877 E.-2011/19020 K sayılı bozma ilamı ile;

(... Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkillerine ait taşınmazın, 1.12.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle davalıya kiralandığını; kira sözleşmesi gereğince, taşınmazın zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerinin kiralanmış bulunduğunu; davalı banka şubesinin, kira sözleşmesine dahil edilmeyen bodrum katı da kiralamış olduğu alanlarla birleştirerek kullanmaya başladığını, bu kullanıma rızalarının olmadığını davalı tarafa defalarca ihtaratta bulunduklarını, buna rağmen davalının kullanımını sürdürdüğünü iddia ederek; fuzuli işgal nedeniyle, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 20.000 TL ecrimisil alacağının dönem sonlarından itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; haksız fiile dair zamanaşımı süresinin dolduğunu, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 8 yılı aşkın bir süre öncesine dayandığını ve davaya konu edilen bölümün kira kontratına konu olan dükkanın mütemmim cüzü niteliğinde bulunduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; "Dava konusu taşınmazın davacılar adına kayıtlı olup, kat irtifaklı taşınmazda davacıların 1/2'şer hisselerinin bulunduğu, taraflar arasında tanzim edilen 1.2.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle taşınmazın zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerin davacılar tarafından davalı bankaya 10 yıllığına kiraya verildiği, mahkememizce mahallinde yapılan keşifte ecrimisil talep edilen davaya konu bölümün bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, dışarıya çıkış kapısının bulunmadığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığı anlaşıldığından ecrimisil talep edilmesi mümkün görülmemekle, davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Gerekçesiyle" davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Davacılar, malik oldukları binanın bodrum katının davalı tarafından kira sözleşmesi kapsamı dışında kullanıldığını, karşılığında bir ücret ödenmediğini iddia ederek; haksız kullanım karşılığı, ecrimisil talep etmektedirler.

Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, ecrimisil; (diğer bir deyişle işgal tazminatı) hak sahibinin kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 8.3.1950 tarih 22/4 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında "...fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceği, haksız bir eylem sayılması gerektiği....bir zarar meydana gelirse bunun tazmin ettirileceği, ... Medeni Kanunun (eski) 908. maddesi anlamında zilyedin faydalanmasından doğan bir istem olduğu..." vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal sebebiyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri, en çoğu ise tam gelir yoksunluğu karşılığı zarardır.

Somut olayda; davalının, kiraladığı zemin kattaki asma katlı dükkanı, (bina projesinde bağımsız bölüm olarak gösterilmeyen) bodrum katla ilişkilendirerek (ekonomik fayda sağlamak amacıyla) birlikte kullandığı; buna karşılık, davacıların bu kullanım sebebiyle bir zararının doğduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı tarafından yararlanılan ve haksız olarak kullanılan bu yerin, bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, dışarıya çıkış kapısının bulunmadığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığından bahisle, ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir. Oysa, bir kimsenin başkasına ait olduğunu bildiği taşınmazı; hukuki bir dayanağı olmadan kendi malı gibi kullanması ve dolayısıyla ekonomik yarar sağlamasının bir karşılığı olmalıdır.

Bir nesneye (taşınmaza) haksız olarak kötüniyetle, kendi çıkarına zilyet olan kimse, onu hak sahibine geri vermekle yükümlüdür.

Bundan ayrı olarak, kendi çıkarına haksız olarak başkasının hukuk alanına girip, işine karışıp kazanç elde eden kimse (davalı), hak sahibinin (davacının) tazminat davasındaki gibi zararı ya da nedensiz zenginleşmedeki gibi yoksullaşması aranmaksızın - Bu "haksız karışma kazancı"nı geri vermesi gerekmektedir (Tandoğan, Haluk:Mukayeseli Hukuk ve Hususiyle İsviçre-Türk Hukuku bakımından Vekaletsiz İşgörme, İst.1957, sh, 56 vd; 60/61, 64/66 da anılan yazarlar. Zimmermann, Schulz, Reichel, E.Wolf, Friedrıch...Ayrıca B.K.. B. Özen: haksız Zilyedlikte iade; Doktora Tezi-, İst.2003, sh.249).

Davalı, taşınmazı bizzat kullanmasının objektif değerini ödemeye mahkum edilmelidir. O kadar ki, haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle (somut olayda projede sığınak) gelir elde etmeye örgütlenmemiş olması dahi sonuca etkili görülmemelidir. Öyleyse, davaya konu davalının elinde tuttuğu taşınmazın; kiraya verilmesi halinde piyasa koşullarına göre ne kadar bedel getireceği bilirkişi eliyle belirlenmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.

Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir...),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

H.G.K.'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Karar: Dava, haksız işgal iddiasına dayalı ecrimisil istemine ilişkindir.

Davacılar vekili; davalı kiracının kira sözleşmesi dışında kalan bölümü, kiralanan alanlarla birleştirmek suretiyle kullandığını ileri sürerek ecrimisil isteğinde bulunmuştur.

Davalı vekili; davaya konu edilen bölümün, kira kontratına konu olan dükkanların mütemmim cüz'ü niteliğinde olduğunu, ayrıca kira veya sair gelir elde edilebilecek vasıfta olmadığını bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davaya konu bölümün projede sığınak olarak gösterildiği, ortak kullanım alanında kaldığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarda açıklanan sebeplerle karar bozulmuştur.

Yerel mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; yapı projesinde sığınak olarak gösterilen ve ortak mülkiyet hükümlerine tabi olan yer için ecrimisil talep edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davalının kullanımından dolayı ecrimisil ödemesi noktasında toplanmaktadır.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere özellikle, projesinde ortak kullanım alanı (sığınak) olarak gösterilen davaya konu bölümün, davalı tarafından bodrum katla ilişkilendirilerek, ekonomik fayda sağlamak amacıyla birlikte kullanıldığı; bir kimsenin başkasına ait olduğunu bildiği taşınmazı, hukuki bir dayanağı olmadan kendi malı gibi kullanması ve dolayısıyla ekonomik yarar sağlamasının bir karşılığının olması gerektiği, bu bakımdan bu yeri kullanan kişinin hak sahiplerine haksız işgal tazminatı ödemek zorunda olduğu, haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir elde etmeye özgülenmemiş olmasının sonuca etkili bulunmamasına göre, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırıdır.

Yapılan görüşmeler sırasında, bir kısım üyelerce, davaya konu bölümün projesinde sığınak olduğu, kat mülkiyeti kanununa göre amacı dışında kullanılmayacağı, niteliği itibariyle gelir getiren yer olarak değerlendirilemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca yukarda belirtilen sebeplerle benimsenmemiştir.

O halde, H.G.K. çoğunluğunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının H.G.K. tarafından da benimsenen Özel Dairenin bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na eklenen "Geçici madde 3" atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı kanunun 440/I. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.03.2014 tarihinde yapılan görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY:

Dava, haksız işgal sebebiyle ecrimisil talebine ilişkindir.

Uyuşmazlık, yapı projesinde sığınak olarak gösterilen ve ortak mülkiyet hükümlerine tabi olan yerin ecrimisile tahammüllü olup olamayacağı, buradan varılacak sonuca göre davalının kullanımından dolayı ecrimisil ödemesi gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Abdi İpekçi Cad. No:57 Bayrampaşa/İstanbul adresinde bulunan taşınmazlarını 1.12.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle davalıya kiraladıklarını, kira sözleşmesi gereğince taşınmazda zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1. katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerin kiraya verilmesine rağmen davalı banka şubesinin vekil edenlerine ait bodrum katı da kiralanan alanlarla birleştirmek suretiyle kullanmaya başladığını, vekil edenlerinin 1.12.2001 tarihinden bu yana davaya konu taşınmazdaki fuzuli işgaline son verilmesi için davalıya ihtaratta bulunduklarını, tanık beyanlarıyla ispat edeceklerini bildirerek fazlaya dair talepleri saklı kalmak kaydıyla toplam 20.000,00-TL ecrimisilin dönem sonlarından itibaren hesaplanacak olan ticari avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı tarafından ihtarnamede 215.015,71-TL, dava açılırken 20.000,00-TL ecrimisil talep edildiğinden ihtarnamede belirtilen ecrimisil tutarı üzerinden harcın ikmal edilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki kira ilişkisinin 1.12.2001 tarihli sözleşmeyle başladığını, davaya konu edilen bölümün, kira kontratına konu olan dükkanın mütemmim cüz'ü niteliğinde, banka şubesi girişi dışında ayrı bir girişi dahi olmayan ve tapu kaydında da bağımsız bölüm olarak kayıtlı olmayan bir bölüm olduğundan ayrıca kira veya sair gelir elde edilebilecek vasıfta olmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; Eyüp 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 22.2.2011 tarih, 2010/104 Esas, 2011/37 Karar sayılı kararı ile; davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. H.D. 29.11.2011 gün ve 10877/19020 E/K sayılı kararı ile "Davacı vekili dilekçesi ile; müvekkillerine ait taşınmazın, 1.12.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle davalıya kiralandığını; kira sözleşmesi gereğince, taşınmazın zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerinin kiralanmış bulunduğunu; davalı banka şubesinin, kira sözleşmesine dahil edilmeyen bodrum katı da kiralamış olduğu alanlarla birleştirerek kullanmaya başladığını, bu kullanıma rızalarının olmadığını davalı tarafa defalarca ihtaratta bulunduklarını, buna rağmen davalının kullanımını sürdürdüğünü iddia ederek; fuzuli işgal nedeniyle, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, şimdilik 20.000 TL ecrimisil alacağının dönem sonlarından itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; haksız fiile dair zamanaşımı süresinin dolduğunu, taraflar arasındaki kira sözleşmesinin 8 yılı aşkın bir süre öncesine dayandığını ve davaya konu edilen bölümün kira kontratına konu olan dükkanın mütemmim cüzü niteliğinde bulunduğunu savunarak; davanın reddini istemiştir. Mahkemece; "Dava konusu taşınmazın davacılar adına kayıtlı olup, kat irtifaklı taşınmazda davacıların 1/2'şer hisselerinin bulunduğu, taraflar arasında tanzim edilen 1.2.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle taşınmazın zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerin davacılar tarafından davalı bankaya 10 yıllığına kiraya verildiği, mahkememizce mahallinde yapılan keşifte ecrimisil talep edilen davaya konu bölümün bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, dışarıya çıkış kapısının bulunmadığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığı anlaşıldığından ecrimisil talep edilmesi mümkün görülmemekle, davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. Gerekçesiyle" davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir. Davacılar, malik oldukları binanın bodrum katının davalı tarafından kira sözleşmesi kapsamı dışında kullanıldığını, karşılığında bir ücret ödenmediğini iddia ederek; haksız kullanım karşılığı, ecrimisil talep etmektedirler. Bilindiği gibi, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere, ecrimisil; (diğer bir deyişle işgal tazminatı) hak sahibinin kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 8.3.1950 tarih 22/4 Sayılı İnançları Birleştirme Kararında "...fuzuli işgalin kiraya benzetilemeyeceği, haksız bir eylem sayılması gerektiği....bir zarar meydana gelirse bunun tazmin ettirileceği, ... Medeni Kanunun (eski) 908. maddesi anlamında zilyedin faydalanmasından doğan bir istem olduğu..." vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal sebebiyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri, en çoğu ise tam gelir yoksunluğu karşılığı zarardır. Somut olayda; davalının, kiraladığı zemin kattaki asma katlı dükkanı, (bina projesinde bağımsız bölüm olarak gösterilmeyen) bodrum katla ilişkilendirerek (ekonomik fayda sağlamak amacıyla) birlikte kullandığı; buna karşılık, davacıların bu kullanım sebebiyle bir zararının doğduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalı tarafından yararlanılan ve haksız olarak kullanılan bu yerin, bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, dışarıya çıkış kapısının bulunmadığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığından bahisle, ecrimisil talebinin reddine karar verilmiştir. Oysa, bir kimsenin başkasına ait olduğunu bildiği taşınmazı; hukuki bir dayanağı olmadan kendi malı gibi kullanması ve dolayısıyla ekonomik yarar sağlamasının bir karşılığı olmalıdır. Bir nesneye (taşınmaza) haksız olarak kötüniyetle, kendi çıkarına zilyet olan kimse, onu hak sahibine geri vermekle yükümlüdür. Bundan ayrı olarak, kendi çıkarına haksız olarak başkasının hukuk alanına girip, işine karışıp kazanç elde eden kimse (davalı), hak sahibinin (davacının) tazminat davasındaki gibi zararı ya da nedensiz zenginleşmedeki gibi yoksullaşması aranmaksızın - Bu "haksız karışma kazancı"nı geri vermesi gerekmektedir (Tandoğan, Haluk:Mukayeseli Hukuk ve Hususiyle İsviçre-Türk Hukuku bakımından Vekaletsiz İşgörme, İst.1957, sh, 56 vd; 60/61, 64/66 da anılan yazarlar. Zimmermann, Schulz, Reichel, E.Wolf, Friedrıch...Ayrıca B.K.. B. Özen: haksız Zilyedlikte iade; Doktora Tezi-, İst.2003, sh.249).Davalı, taşınmazı bizzat kullanmasının objektif değerini ödemeye mahkum edilmelidir. O kadar ki, haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle (somut olayda projede sığınak) gelir elde etmeye örgütlenmemiş olması dahi sonuca etkili görülmemelidir. Öyleyse, davaya konu davalının elinde tuttuğu taşınmazın; kiraya verilmesi halinde piyasa koşullarına göre ne kadar bedel getireceği bilirkişi eliyle belirlenmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince bozulmasına…" gerekçesiyle temyiz olunan kararın oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.

Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesi'nin kapatılarak dosyanın İstanbul Adliyesine gönderilmesi sonrasında İstanbul 18. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 5.11.2012 tarih, 2012/335 Esas, 2012/454 Karar sayılı kararı ile;

"Dava mahiyeti itibariyle haksız işgal iddiasına dayalı ecrimisil talebinden ibarettir. Mahkememizce taşınmaza dair tapu kayıtları ve tasdikli proje getirtilmiş, tarafların beyan ve delilleri alınmış, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmıştır. Davaya konu İstanbul ili, Bayrampaşa ilçesi, Sağmalcılar Mahallesi, 6 ada, 3 parsel sayılı 194,59 m2 alanlı arsa vasıflı kat irtifaklı taşınmazın zemin kat bağımsız bölüm no:1 asma katlı dükkan, 1.kat bağımsız bölüm no:2 büro, 2.kat bağımsız bölüm no:3, 4, 5, 6 ve 7 büroda kayıtlı taşınmazların 1/2'şer hissesinin davacılar A. ve C. T. adına kayıtlı olduğu, şerhler hanesinde Eyüp 5. Noterliğinden tasdikli kira sözleşmesi ile 1.1.2001 tarihinden başlamak üzere 10 yıl müddetle Şekerbank T.A.Ş lehine kira şerhi ve haciz şerhi bulunduğu görülmüştür. Taraflar arasında tanzim olunan 1.12.2001 kira başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle davaya konu taşınmazda zemin kat l numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6, 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerin 10 yıl müddetle davalı bankaya kiraya verildiği, mahkememizden kira sözleşmesi harici olarak davalının kullanımında olduğu iddia edilen bodrum kat alan için ecrimisil talep edildiği anlaşılmaktadır. Dosyaya sunulan Beyoğlu 37. Noterliğinin 25.2.2010 tarih ve 04601 yevmiye numaralı ihtarnameyle davacılar tarafından davalı bankaya davaya konu taşınmaza dair ecrimisil bedelinin ödenmesine dair ihtarname gönderildiği görülmüştür. Mahkememizce mahallinde yapılan keşifte bilirkişi heyetince tanzim edilen rapor ve krokiye göre, taşınmaz üzerinde bodrum kat, zemin kat, asma kat ve 5 normal kattan oluşan betonarme karkas bina bulunduğu, ecrimisil talep edilen kısmın bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, bu kısmın davalı tarafından arşiv oda, yemekhane ve mutfak olarak kullanıldığı, ecrimisil talep edilen bölümün projede sığınak olarak planlanan ortak kullanım alanında yer alması sebebiyle ecrimisile müteamili olmadığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamı, toplanan deliller, tapu kaydı, onaylı proje, keşif ve bilirkişi raporu ve bozma kararı bir arada değerlendirildiğinde; Dava konusu taşınmazın davacılar adına kayıtlı olup, kat irtifaklı taşınmazda davacıların 1/2'şer hisselerinin bulunduğu, taraflar arasında tanzim edilen 1.2.2001 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle taşınmazın zemin kat 1 numaralı asma katlı dükkan ve 1.katta bulunan 2, 3, 4, 5, 6 ve 7 numaralı büro vasıflı bağımsız bölümlerin davacılar tarafından davalı bankaya 10 yıllığına kiraya verildiği, mahkememizce mahallinde yapılan keşifte ecrimisil talep edilen davaya konu bölümün bodrum kat olup projede sığınak olarak yer alan ortak kullanım alanında kaldığı, dışarıya çıkış kapısının bulunmadığı, kiraya verilme ve gelir sağlama olanağı bulunan yerlerden olmadığı, ayrı bağımsız bölüm niteliğinde olmadığı anlaşıldığından ecrimisil talep edilmesi mümkün görülmemekle mahkememizce verilen 2010/104 esas, 22.2.2011 tarih ve 2011/37 Sayılı hükümde direnilmesine, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerekmiştir. " gerekçesi ile, direnme kararı verilmiş, direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmiş, Yüksek H.G.K.nun sayın çoğunluğunun görüşleri doğrultusunda direnme kararı bozulmuştur.

Aşağıdaki sebeplerle sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.

Taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı kiralayanlar tarafından, davalı kiracıya, kiralanan taşınmazda sığınak olarak geçen yerin, davalı kiracı tarafından amacı dışında kullanılması sebebiyle ecrimisil ödenip ödenmeyeceği noktasında toplandığı anlaşılmaktadır. Taşınmazın, davacılar tarafından davalı bankaya kiralandığı, projede sığınak olarak belirlenen yerin davalı tarafından kullanıldığı konularında bir çekişme mevcut değildir. Esasen uyuşmazlık; sığınakların amaç dışı kullanılmasının haksız kullanım sayılıp sayılmayacağı ve bu kullanımdan dolayı ecrimisil istenip istenmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Yerel mahkemece; davacıların ecrimisil talepleri, projede sığınak olarak yer alan bu alanın davalı kiracı tarafından kullanıldığı tespit edilmiş olmasına rağmen, bu yerlerin kiraya verilme ve kira geliri getirme özelliğinin bulunmadığı gerekçesiyle talep reddedilmiştir.

Yüksek Özel Dairece; ecrimisilin hak sahibinin kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat türü olduğu, kullanımdan dolayı bir zarar doğduğu, davalı kiracının ekonomik çıkar elde ettiği ve kullanılan yerin sığınak olmasının, ecrimisilin verilmesi açısından önemli olmadığı gerekçeleriyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Davalı kiracı tarafından, kira sözleşmesine istinaden kullanılan taşınmazın bodrumunda yer alan ve projede sığınak yeri olarak gözüken yeri kullanması, haksız kullanım olarak değerlendirilebilir ise de; sığınaklar, Kat Mülkiyeti Kanununa göre ortak yerlerden olup, bir kişinin Ya da kişilerin kullanımına tahsis edilmesi mümkün değildir. Olağanüstü hallerde, tüm kat maliklerince, amacına uygun kullanılması gereken yerin, amacı dışında kullanılması ve bu kullanımdan taşınmaz maliki yararına hak doğması hukuk düzeni açısından mümkün değildir. Hukuk düzeninin korumadığı bir durumdan, yasal olarak hak çıkarımı yapılamaz. Hukuk düzeni bir taraftan sığınakların özel kişiler tarafından kullanılmasını yasaklarken, diğer yandan, kullanımı yasak olan bir yerin malikinin ecrimisil adı altında bir kazanımda bulunmasına cevaz vermez. Aksi düşünce; hukuk düzeni açısından ciddi bir çelişki yaratır. Hukuk düzeninin korumadığı bir değerden, bir taraf yararına hak çıkarılması mümkün değildir.

Somut olayda sığınağın yer aldığı taşınmaz, davacı malikler tarafından davalı bankaya 1.12.2001 tarihinde kiraya verilmiş ve kira aktinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davacılar, bu kullanımdan yaklaşık 9 yıl geçtikten sonra 25.2.2010 tarihli noter ihtarnamesiyle ecrimisil talebinde bulunmuşlardır. Bu davranış, iyiniyet kuralları ile de bağdaşmaz. Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken, iyiniyet kurallarına uymakla yükümlüdür. 9 yılı aşkın kullanım amacına uygun olmayacak şekilde sığınağın kullanılmasına göz yumulup, 9 yıl geçtikten sonra, ecrimisil istemek yerine, davacıların, davalı kiracıyı, haksız kullanımı gördüğü anda, (sığınağın, ortak yerlerden olduğu, bu yerlerin amacı dışında kullanılmasının akte aykırılık teşkil ettiği şeklinde) uyarmak ve gerektiğinde akte aykırılık sebebine dayalı tahliye davası açmak ve sığınağın gerçek amacına uygun kullanımını sağlamak olmalıydı. Bozma kararına zorunlu olarak uyacak mahkemenin ecrimisil kararından sonra, ecrimisil ödenecek, taraflarda, sığınağın, ecrimisil bedelini ödemek kaydıyla kullanımının yasal hale geldiği inancı oluşacaktır. Bu surette, davalı kiracının, davacılara ecrimisil bedelini ödemek suretiyle sığınağı amacı dışında kullanmaya devam edecek olması son derece yanlış uygulamaları beraberinde getirecek, belki de sığınağın amacı dışında kullanımı sebebiyle oluşacak bir olağanüstü durum karşısında kiralanan da çalışanların hayati bir tehlikeyle karşılaşması muhtemel olacaktır.

Kat Mülkiyeti hükümleri gereğince tamamen kamu yararı düşüncesiyle ortak yerlerden olarak projede belirlenen, tüm kat maliklerinin onayıyla dahi kiraya verilmesi ve kullanım amacı değiştirilmesi mümkün olmayan sığınağın, kullanım amacı dışında kullanılması halinde kat maliklerinin bu kullanımdan dolayı ecrimisil isteyemeyeceği yönündeki yerel mahkeme kararı isabetlidir.

Tüm bu nedenlerle; yerel mahkeme kararının onanması gerektiğinden, sayın çoğunluğun yerel mahkeme kararının bozulması yönündeki görüşlerine katılmıyoruz.

KARŞI OY:

Uyuşmazlık, kat irtifakı kurulu olan bir taşınmazda, ortak yer niteliğindeki sığınağın kiracı tarafından kullanılması sebebiyle ecrimisil ödenmesi gerekip gerekmediği noktasındadır.
Kat maliki olan davacılarla davalı arasında 1.2.2001 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesi düzenlenmiştir. Sözleşmeyle zemin kattaki 1 numaralı bağımsız bölümle zemin üstündeki altı adet bağımsız bölüm iş yeri olarak kiralanmıştır.

Zemin kattaki 1 numaralı bağımsız bölüm, bodrum kattaki sığınakla irtibatlı olup, kiracı burasını kira sözleşmesinin başından beri arşiv odası, mutfak ve yemekhane olarak kullanmaktadır. Kiraya verenler aradan 8 yıl 2 ay 24 gün gibi uzunca bir süre geçtikten sonra çektikleri noter ihtarnamesiyle kiracıdan ecrimisil istemişler, akabinde iş bu davayı açmışlardır. Dava konusu yer onaylı projesine göre sığınak niteliğinde ortak yer olarak tahsis edildiğinden, uyuşmazlığın haklı bir çözüme kavuşabilmesi için, kira sözleşmesi hükümleri (genel hükümler) ile Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.

Kiraya konu edilen zemin kattaki 1 numaralı bağımsız bölümün, davaya konu bodrum kattaki sığınakla doğrudan irtibatlı olduğu, zemin katın kiracıya teslimiyle birlikte bodrum kattaki sığınağın zilyetliğinin kiracıya geçtiği ve sözleşmenin başlangıcından beri kiracının zilyet ve tasarrufunda olduğunda uyuşmazlık yoktur. Kiraya verenler de bu duruma 8 yıl 2 ay 24 gün gibi uzunca bir süre ses çıkarmamışlardır.

Ecrimisil, hak sahibinin kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olduğuna göre, böylesi bir durumda kiracının kötü niyetli zilyet olduğu ileri sürülebilir mi? Bu soruya olumlu cevap vermek mümkün görülmemektedir.

Öte yandan, 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu 4/a maddesiyle, sığınaklar ortak yerler arasında sayılmıştır. Aynı kanunun 6/4. maddesinde de, bağımsız bölümlerin başkasına devri, kayıtlanması veya kiralanması halinde eklentiler ve ortak yerler de kendiliğinden devredilmiş, kayıtlanmış veya kiralanmış olur, hükmü öngörülmüştür. Kira sözleşmesi bu kanun hükmüyle birlikte değerlendirildiği takdirde de, kiracının somut olay açısından kötü niyetli zilyet olarak kabulünün mümkün olmadığı sonucuna varılmaktadır.

Yine 634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu 45. maddesine göre, ana yapının dış duvarlarının, çatı veya damının reklam maksadıyla kiralanması gibi önemli yönetim işleri, bütün kat maliklerinin oybirliğiyle verecekleri kararla mümkün ise de;

Özel ortak amaçlara tahsis edilmiş ortak yerlerin, bu özel amaca tahsisi kaldırılmadığı müddetçe, her hangi bir gelir getirmesi ve tüm kat maliklerinin oybirliğiyle karar alması halinde dahi kiraya verilmesi mümkün olmadığından, bu gibi yerlerin işgali sebebiyle de ecrimisil istenemez. (Yargıtay 18.H.D.'nin 11.12.2006 tarih ve 2006/7513-10438 Sayılı içtihadı)

Bu nedenlerle, somut olayda davaya konu edilen sığınak da özel amaca tahsisli bu ortak yerlerden sayıldığından, yerel mahkemenin ecrimisil istenemeyeceğine dair direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerekirken, bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder