OLAY IV TMK. M.
1007
T.C
YARGITAY
Hukuk
Genel Kurulu
Esas:
2002 / 4-640
Karar:
2002 / 830
Karar
Tarihi: 16.10.2002
ÖZET
: Uyuşmazlık, tapuda yapılan yanlışlık nedeniyle zamanaşımının hangi tarihte
başlayacağı noktasında toplanmaktadır. Sorumluluktan doğan dava hakkı bir ve on
yıllık zamanaşımına tabidir. Burada üzerinde durulması gereken konu
zamanaşımının hangi tarihte başlayacağıdır. 15.3.1944 gün ve 1943/13 E. ve
1944/8 K. sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere; tapuda
yapılan bir yanlışlık başlı başına bir hukuki varlık ifade etmeyip, ancak neden
olduğu zarar itibarıyla hukuki varlık kazanır. Bunun doğal sonucu ise
zamanaşımının kayıt düzeltilmesine ilişkin davanın reddine dair kararın
kesinleşme tarihinden itibaren başlamasıdır.
(743
S. K. m. 917) (818 S. K. m. 60) (4721 S. K. m. 1007) (YİBK. 15.03.1944 T.
1943/13 E. 1944/8 K.)
Dava:
Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair
verilen 29.06.2000 gün ve 1996/67 E. - 2000/498 K. sayılı
kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.
Hukuk Dairesi'nin 15.2.2001 gün ve 2000/10388-2001/1547 sayılı ilamı ile (...
Davacı Medeni Kanun'un 917. maddesini dayanak göstermek suretiyle tapu
sicilinde yapılan hatalı işlem nedeniyle zarar gördüğünü belirterek ödetme
kararı verilmesini istemiştir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar
davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki
iddia ve savunmaya göre davalının süresinde ve usulüne uygun olarak zamanaşımı
def'inde bulunduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme eldeki işbu davadan önce davacı
tarafından tapu sicil müdürlüğü aleyhine sicilin düzeltilmesi davası
açıldığını, bu davanın reddedildiğini, böylece o davadaki hükmün
kesinleşmesinden sonra zamanaşımının başlayabileceğini kabul ederek zamanaşımı
savunmasını kabul etmemiştir.
Dosyada
bulunan tapu kaydı üzerinde yapılan incelemede davacı adına olan paylı tapunun
çeşitli zamanlarda devirler gördüğü, son olarak 19.3.1982 tarihinde tapudaki
5731/23909 hisseden 346 payın devredildiği, geriye 5385/23909 pay kalması
gerekirken hatalı olarak 2385/23909 pay olarak yazıldığı anlaşılmıştır. Daha
sonra yerde imar planı uygulaması yapılmış, davacının imar planı uygulaması
sonunda payı tapudaki devirden sonra geriye kalan 464/23909 üzerinden işlem
görmüştür. Ancak imar planından önceki hatalı ve eksik pay devri üzerinden
işlem yapılmıştır. İmar planı uygulamasına ilişkin tapu kaydı 1.6.1987
tarihinde kesinleşip tapuya devredilmiştir. Davacı imar planındaki bu
işlemlerin kesinleşmesinden sonra 7.12.1992, 27.1.1993 ve 17.5.1993
tarihlerinde kayıt üzerinde devir işlemleri yapmıştır. Böylece davacının
19.3.1982 tarihinde tapu sicilinde yapılan hatalı işlemi 1987 tarihinde
kesinleşip tapuya tescil edilen imar uygulamasından sonraki tapu kaydı üzerinde
yapılan devir işlemleri sırasında öğrendiği, bu tarihin 7.12.1992 olduğu kabul
edilmek gerekir.
Açıklanan
şu duruma göre 19.3.1982 tarihinde tapuda yapılan ve davacının zarar görmesine
neden olan usulsüz işlemin en geç 7.12.1992 tarihinde davacı tarafından
öğrenilmiş olduğunun kabulü gerekir. Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde zararın
ve zarar verenin öğrenilmesinden itibaren açılacak tazminat davalarındaki süre
belirtilmiştir. Davacının talebi itibarıyla, zarar tapu sicilinin tutulmasından
kaynaklanmıştır. Borçlar Kanunu'nun 60. maddesinde zararın meydana gelmesinden
itibaren on yıl ve öğrenilmesinden itibaren de bir yıl içerisinde bu tür işlemlerin
zamanaşımına uğrayacağı öngörülmüştür.
Somut
olayda zarar 19.3.1982 tarihinde meydana gelmiş ve bu haksız eylem davacı
tarafından 7.12.1992 tarihinde tapu kaydı üzerinde yapılan işlemle
öğrenilmiştir. Eldeki dava ise 15.1.1999 tarihinde açılmıştır. Açılan davaya
karşı davalı süresi içinde usulüne uygun olarak zamanaşımı savunmasında
bulunmuştur.
Açıklanan
şu duruma göre davacının isteminin zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek
gerekirken bu yön gözetilmeden işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması usul
ve yasaya aykırı olup kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle
bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda;
mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk
Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği
anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Karar:
Dava, tapu sicil memurları tarafından yapılan hata nedeniyle uğranılan zararın
tazmini isteminden ibarettir.
Davacı,
tapuda yapılan 19.3.1982 tarihli satış işlemi sırasında, kayıtlara 3000 payının
eksik geçirildiğini, 1987 tarihli imar uygulaması sonucunda bu payının tamamen
kaybolduğunu, bu payı geri alabilmek için açtığı tapu iptali ve tescil
davasının sonunda, hatalı işlem yapıldığının kabul edildiği, ancak kaybolan
parsellerin hangi parsellere gittiğinin saptanmasının mümkün olmadığı
belirlenerek, tazminat davası açma hakkı saklı tutulup, davanın reddine karar
verildiğini, bu nedenle bu yanlış işlem nedeniyle uğradığı 25.000.000.000.- TL tazminatın
davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü vekili; yapılan hatalı işlemde davacının da
imzasının olduğunu, bu tarihten imar uygulaması yapıldığı tarihe kadar
yanlışlığın düzeltilmesi ya da tazminat konusunda bir dava açılmadığını, davada
zamanaşımı süresinin dolduğunu, yapılan hatanın bir idari işlemden
kaynaklanması nedeniyle davanın idare mahkemesinde açılması gerektiğini,
tazminat koşullarının da oluşmadığını savunup, davanın husumet ve zamanaşımı
nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.
İhbarda
bulunulan memurlar ise; zarardan kendilerinin sorumlu olmadıklarını,
nedensellik koşulunun oluşmadığını belirterek davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemenin;
tapu iptali ve tescil davasının 17.12.1998 tarihinde kesinleşip, tazminat
davasının, 15.2.1999 tarihinde açılması nedeniyle zamanaşımının geçmediği,
zararın tapuda yapılan işlemden doğduğu, zarardan tapu sicil müdürü ve
memurunun sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne dair verdiği
karar, özel daire tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkeme
zamanaşımının kayıt düzeltilmesine ilişkin davanın kesinleşme tarihinden
başlayacağı gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Uyuşmazlık,
tapuda yapılan yanlışlık nedeniyle zamanaşımının hangi tarihte başlayacağı
noktasında toplanmaktadır.
Burada
yeri gelmişken, tapu siciline hâkim olan temel ilkelere değinmek gerekir.
Bunlar, kayıt ilkesi, illiyet ilkesi, açıklık ilkesi, güven ilkesi ve Devletin
sorumluluğu ilkesidir.
Taşınmazların
tapu siciline kaydedilmesinde ve doğru sicillerin oluşturulmasında Devletin
sorumluluğu o kadar önemlidir ki, 743 sayılı Medeni Yasa 917. maddesinde
Hazinenin tapu sicillerinin tutulmasından doğan bütün zararlardan sorumlu
olduğu, Hazinenin kusurlu memurlara rücu etme hakkının var olduğu kabul
edilmiştir. Ancak, madde içeriğinde bu konuda zamanaşımının söz konusu olup
olmadığı ve hangi zamanaşımının uygulanması gerektiği yönünde bir açıklık
yoktur.
Öğretide
ve uygulamada benzetme yoluyla Borçlar Yasası'nın 60. maddesindeki
zamanaşımının uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Medeni
Yasa'nın 917. maddesine dayanan sorumluluktan doğan dava hakkı Borçlar
Yasası'nın 60. maddesi hükmünce bir ve on yıllık zamanaşımına tabidir. Burada
üzerinde durulması gereken konu zamanaşımının hangi tarihte başlayacağıdır.
Eğer
zarar bir ayni hakkın varlık veya sona ermesinden ıbaretse, hak sahibi her
şeyden önce aynen geri alma olanaklarını arayacak ve sonunda tapu iptali ve
tescil davası reddedilip kesinleşince, oluşan zararın tazminini bu kurala
dayanârak Devletten isteyecektir.
Devletin
tapu sicilini çok düzgün tutması ve taşınmazların durumunu tespit ve tescil
bakımından gerekli düzenlemelerin yapılarak açık hale getirilmesi konusuna
büyük önem verilmiş, bu sicillerin Devlet memurlarınca tutulmasından ileri
gelecek bütün zararlardan dolayı vatandaşlara karşı fer'i değil, aynen
İsviçre'de olduğu gibi asli bir sorumluluk yüklenmiştir (Prof. Dr. Hıfzı Veldet
Velidedeoğlu / Galip Esmer Gayrimenkul Tasarrufları 1969 Basım s: 512 vd. Prof.
Dr. Jale Akipek Eşya Hukuku ikinci bası 1972 s: 303).
Bu
kurala aykırı olarak zarar doğurucu eylemin işlendiği günde dava açılması
zorunluluğunun kabulü durumunda henüz zarar doğmadan veya gerçekleşmeden açılan
bu davanın reddi gerekecektir. Çünkü tazminat davası malvarlığında oluşan bir
eksiltmenin giderilmesini sağlama amacını güder. Şayet zararın gerçekleşmesi
beklenirse, bu durumda zamanaşımı gerçekleşecek, giderek bir kısım zarar
doğurucu işlemlerin Devletin tazmini yükümlülüğü dışında bırakılması sonucuna
ulaştıracaktır. Bu ise öğreti ve yargısal inançlarda benimsenen ve Devletin bu
konuda geniş kapsamlı sorumluluğunu öngören yasa koyucunun amacına aykırı
düşer. Bu sürenin başlamasında tapu sicilinde yapılan yanlış işlem tarihi
değil, maddi zararın meydana gelmesine sebep olan işlem tarihinin esas alınması
gereklidir. (Prof. Dr. Safa Reisoğlu Türk Eşya Hukuku Üçüncü Baskı 1969 C: l,
s: 212 vd., Esat Şener Yargıtay 100. Yıl Armağanı sh: 583, 584).
Medeni
Yasanın 917. maddesi gereğince Hazinenin sorumlu tutulabilmesi için tapu
sicilinin tutulmasından zarar doğmuş bulunması, memurun hukuka aykırı eylemi
olması, zarar ile eylem arasında nedensellik bağının bulunması zorunludur.
Zarar doğmadıkça Hazinenin sorumluluğundan söz edilemez. Tapu kaydının
düzeltilmesi olanak içinde bulundukça da zarardan söz edilemeyeceğinden,
Hazineye karşı tazminat davası açılamayacaktır.
Mülkiyet
hakkına dayanılarak açılan bir davada zamanaşımının söz konusu olmayacağı
16.5.1956 gün ve 1956/1-7 sayılı İnançları Birleştirme Kararı gereğidir.
Medeni
Yasanın 933. maddesi gereğince haklı bir gerekçe olmaksızın yapılan bir tescil,
tek başına mülkiyet hakkını sona erdiren bir neden değildir.
15.3.1944
gün ve 1943/13 E. ve 1944/8 K. sayılı İnançları Birleştirme Kararında
açıklandığı üzere; tapuda yapılan bir yanlışlık başlı başına bir hukuki varlık
ifade etmeyip, ancak neden olduğu zarar itibarıyla hukuki varlık kazanır. Bunun
doğal sonucu ise zamanaşımının kayıt düzeltilmesine ilişkin davanın reddine
dair kararın kesinleşme tarihinden itibaren başlamasıdır. Aksinin kabulü MK.
917. maddesinin konuluş amacına ters düşer. Nitekim Hazinenin yanlış işlemde
kusuru olan memurlarına karşı açılacağı rücu davasında da zamanaşımının,
tapudaki yanlışlık tarihinden değil, ödeme tarihinden başlayacağı yerleşik bir
uygulamadır (Aynı yöndeYargıtay HGK'nun 20.1.1982 gün ve 1979/4-584 E. ve
1982/46 K. sayılı ilamı).
Bu
açıklamaların ışığında somut olaya baktığımızda, davacıya ait payın satışı
sırasında 19.3.1982 tarihinde 933 yevmiye nosu ile yapılan satış sonucu
5.388/23.909 pay kaldığının yazılması gerekirken yanlışlıkla, 2.385/23.909 pay
kaldığı yazılarak, davacıya ait 3000/23.909 pay eksik gösterilmiştir.
Daha
sonra burada ıslah imar planı uygulaması yapılırken bu hatalı ve eksik pay
üzerinden işlem yapılmış, imar planı uygulamasına ilişkin tapu kaydı 1.6.1987
tarihinde kesinleşip tapuya devredilmiştir.
Davacı
bu imar uygulamasından sonra da 7.12.1992, 27.1.1993 ve 17.5.1993 tarihlerinde
tapudan satışlar yapmıştır. Burada zararın hangi tarihte oluştuğu konusu
üzerinde durulması gerekir. Tapu kaydının düzeltilmesi olanak dahilinde
bulundukça zarardan söz edilemeyeceği yukarıda açıklanmıştır. Davacı da
21.1.1994 tarihinde İzmir 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde 1994/86 esas sayılı
dosya ile Tapu Sicil Müdürlüğü'ne izafeten Maliye Hazinesi'ne dava açmıştır.
Burada yapılan yargılama sonunda; "davacının payının imar uygulaması
sonucu diğer parsellerden de alınan düzenleme ortaklık paylarının arasında kalıp,
yeni parseller oluştuğundan, bu hissenin hatasının düzeltilmesinin mümkün
olmadığı, ancak tazminat hakkının saklı tutulduğu" gerekçesi ile davanın
reddine karar verilmiş, karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin onamından geçerek
13.12.1998 tarihinde kesinleşmiştir.
O
halde, zarar tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihi olan 13.12.1998
tarihinde oluşmuştur. Eldeki dava da 15.1.1999 tarihinde açıldığından dava
süresinde olup mahkemenin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, davalı
vekilinin dosyanın esasına ilişkin temyiz itirazları dairesince
incelenmediğinden, bu yönlerin incelenmesi için dosya özel dairesine
gönderilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder