10 Nisan 2013 Çarşamba


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas : 1994/19-428 Karar : 1994/866 Tarih : 21.12.1994
*İFA UĞRUNA EDİM AMAÇLI SÖZLEŞME
*TEK TARAFLI FESİH
*ŞARTNAMEYE UYGUN MAL TESLİMİ
(818 s. BK. m. 18, 101, 463, 466)
Özet : İfa uğruna edim amacıyla düzenlenen sözleşmeler ve ekleri, tarafların gerçek amaçlarına uygun biçimde yorumlanmalıdır.
Gerçek amaç; bankaya olan kredi borcunun, davalının üretmiş ve üreteceği malların, banka tarafından alınıp satılarak tasfiyesi olduğundan; malın teslimi olan edimin yerine getirilmemesi ya da eksik yerine getirilmesinden dolayı, feshin haklı olup olmadığının saptanması için, uzman bilirkişilerden, teslim edilen malların teknik şartnameye uygun olup olmadığı konusunda rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmelidir.
Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (İstanbul Asliye Birinci Ticaret Mahkemesi)’nce davanın reddine dair verilen 8.7.1992 gün ve 313-2540 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay Ondokuzuncu Hukuk Dairesi’nin 8.4.1993 gün ve 9844-2621 sayılı ilamiyle; (...Davacı bankanın, davalı şirketten kredi sözleşmesine dayalı alacağının tahsilini sağlamak amacı ile taraflar arasında 15.1.1990 ve 9.3.1990 tarihli anlaşma ve protokoller yapılmıştır. Yapılan 9.3.1990 tarihli protokolün 17. maddesinde; bu sözleşmenin amacı davalı şirketin, bankaya olan borçlarının tasfiyesine yönelik olduğu belirtilerek, sözleşmeye konu mıcırların; gerek Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, gerekse borçlu şirket veya sair firmalarla yapılan veya yapılacak anlaşmaların bu tasfiye amacını sağlamak olduğu kabul edilmiştir. Aynı protokolün, 1. maddesinde; borçlu şirketin, sahip olduğu taşocağında bulunan kırılmış ve daha sonra kırılacak ve 500 tona iblağ edilecek mıcırı her türlü ayıptan ve sair takyidatlardan arınmış olarak satmayı kabul ettiği ve buna göre birinci dilim teslimat olan 100 ton mıcırın 30 takvim günü içinde (Nisan 1990), müteakip 150 tonu, 30. takvim günü (Mayıs 1990), üçüncü dilim Haziran 1990 tarihinde, 200 ton ve dördüncü dilim olarak 90 ton Temmuz 1990 tarihinde termin programı dahilinde Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne teslim edilmek üzere hazır bulundurmayı kabul ve taahhüt etmiş ve 8. maddesinde; mıcırların satış ve devri ile ilgili her türlü resim, vergi, harçlar ve mıcırın nakliyesine dair bedelin Belediye’den alınacak istihkaklardan düşülerek kalan meblağın, firmanın borçlarından mahsup edileceği, artan istihkakların firmanın mer’i riskleri karşılığı bloke edileceği, 11. maddesinde ise; mıcırların satış bedeli, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden tahsil edildiğinde, firmanın doğmuş ve doğacak tüm borçlarından mahsup edileceği, 12. maddesinde; satış işlemi her ne kadar satış sözleşmesinde belirlenen bedel üzerinden yapılacaksa da, akitten kaynaklanan vecibelerin zamanında yerine getirilmemesi sonucu doğan faiz vs. masraflar da ilave edilerek Belediye’den tahsil olunacak istihkak bedellerinden mahsup edileceği, 17. maddenin 2. fıkrasında; firmaca yüklenilen edimin yerine getirilmemesi, eksik yerine getirilmesi durumlarında banka akdetmiş bulunduğu tüm sözleşmeleri hiçbir mükellefiyet altına girmeksizin tek taraflı olarak feshetmek yetkisine sahiptir. Böyle bir durumda banka, tüm bu anlaşmalardan bağımsız ve geriye dönük olarak borçlu firma lehine kullandırmış bulunduğu kredilerden kaynaklanan borçlarını kat ederek yasal takibe geçmekte muhtar olacağı kabul edilmiştir. Tarafların sözleşme ve protokole dayalı anlaşmalarını, bu hükümler gözetilerek BK.nun 18. maddesine göre, gerçek amaçlarına uygun şekilde yorumlamak gerekir. Bu durumda taraflar arasında akdedilen 15.1.1990 tarihli satım sözleşmesi gerçekte davalının bankaya olan borcunun ödenmesini teminen ticaretine konu mıcırların banka tarafından Belediye’ye satışının sağlanması ve bedelinin borcuna mahsup edilmesi olup, davacı banka bu amaçla Ankara Belediyesi’ne mıcır satış taahhüdünde bulunmuş yapılan bu taahhütteki termin planına ve niteliklerine uygun şekilde mıcırların teslimi 9.3.1990 tarihli protokolle davalı tarafından yüklenilmiştir. Protokolde kararlaştırıldığı üzere, Nisan 1990 ayı içinde gönderilmesi gereken ilk parti 100 ton mıcır yerine davalı tarafından 30 ton teslimatta bulunulmuş ve bu malların da niteliklerine uygun olmadığı, ayıplı bulunduğuna ilişkin Belediye’nin 2.5.1990 tarihli ihtarına dayanılarak banka tarafından davalı şirkete 4.5.1990 tarihli ihtarla duyurulmuş ancak davalı şirket niteliğine ve termin planına uygun miktarda mal tesliminde temerrüt etmiştir. Davalı bankaya karşı verdiği cevapta satışa konu malların tamamını davacıya teslim ettiğinden kendisinin termin planı ve niteliğinden sorumlu tutulamayacağını bildirmiş ise de, yapılan protokolün 1. maddesinde belirtildiği üzere, satışa konu 500 ton mıcır protokolün düzenlendiği tarihte bir kısmı ocakta hazır ve bir kısmı da bilahare hazırlanacaktır. Davalı tarafından protokolün termin planında saptanan birinci parti mala karşılık yalnız 30 ton teslimatta bulunulduğu hususunda da bir tereddüt bulunmamaktadır. Bu durumda, davalının kendisine yapılan ihtarla temerrüde düşürüldüğünün kabulü gerekir.
Davalı şirketin termin planına ve niteliklerine uygun mal teslim etmemesi üzerine, Belediye’nin banka ile akdettiği satış sözleşmesi feshedilip 25.6.1990 tarihli ihtarla bankaya bildirilmekle banka tarafından mütemerrid şirkete çekilen 26.6.1990 tarihli ihtarla sözleşme ve protokoller feshedilmiştir. Yapılan bu fesih, protokolün 17. maddesi 2. fıkrası hükmüne dayanmakta olup haklı ve hukukidir. Bunun sonucu olarak davalı şirketin, kredi borcunu kat eden davacı Bankanın alacağı hakkında yaptığı icra takibine borçlunun itirazının kapsamı yönünden Belediye’ye teslim edilen ve bankaca tahsil olunup borca mahsubu gereken bedelin de gözetilerek, banka kayıtları üzerinde yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile saptanacak alacak miktarına göre itirazın iptaline hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde davalı savunmasının kabulü ve davanın reddi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekilleri.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Taraflar arasında ifa uğruna edim amacıyla düzenlenen 15.1.1990 tarihli alım satım sözleşmesinin 1. maddesinde; "alıcı, emtianın Ankara Büyükşehir Belediyesi ile arasında akdedilen sözleşmede belirtilen evsafta olması koşuluna bağlı olarak satıcıdan 500.000 ton (% 30 fazlası veya eksiği olabilir) asfalt mıcırı almayı kabul etmiştir" koşuluna yer verilmiştir. Yine taraflar arasında düzenlenen ve 15.1.1990 tarihli sözleşmeyi ortadan kaldırmayıp, ek hükümler taşıyan 9.3.1990 tarihli protokolün 2. maddesinde de aynı koşulun belirlendiği görülmektedir. Bu durumda, davalı borçlu Ö......... Koll. Şti., yukarıda belirtilen sözleşme ve protokol hükümlerine göre davacı alacaklı banka ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında akdedilen satış sözleşmesinde saptanan evsaftaki mıcırları, teslim borcu altına girmiş bulunmaktadır. Ayrıca da, 15.1.1990 tarihli sözleşmenin 4. ve 6. maddeleri içeriği ile protokolün 1. maddesi hükmüne göre; davalı satıcının, mıcırları Belediye’ye değil davacı alıcıya teslim etmeyi üstlenmiş olduğu aşikardır. Kaldı ki bu husus, 21.3.1990 tarihli vedia anlaşması ve davalı ile dava dışı U..... İnşaat ve Ticaret A.Ş. arasında aktedilen taşıma sözleşmesinden de anlaşılmaktadır. O itibarla davalının Nisan 1990 termin planında belirtilen miktardan daha az mıcırı Belediye’ye teslim ettiği ve böylece sözleşme ve protokol hükümlerini bu yönden ihlal ettiği kabul edilemez. Ancak, sözleşme ve protokolün davalı satıcının, mıcırları davacı ile Ankara Büyükşehir Belediyesi arasında aktedilen sözleşmede belirtilen evsafa uygun olarak teslim edeceği yolundaki hükümlerini, BK.nun 18. maddesine göre tarafların gerçek amaçlarına uygun biçimde yorumlamak gerekir. Esasen taraflar arasındaki sözleşme ve protokolün nihai gayesi; davalının, davacı bankaya olan kredi borcunun davalının üretmiş ve üreteceği mıcırların davacı banka tarafından alınıp Belediye’ye satılması ve buradan elde edilecek para ile tasfiyesidir. Durum böyle olunca davalının, evsafa uygun mıcır teslim etme borcunun, mıcırların Belediye’nin davacı ile yaptığı sözleşmede öngörülen evsafa uygun bulunarak benimsenilmesine kadar devam ettiğinin kabulü gerekir. Davacı ile davalı ve müstevdi sıfatıyla Refik arasında düzenlenen vedia sözleşmesinin 1. maddesinde de; "Müstevdi Refik, bankanın maliki bulunduğu aşağıda nitelikleri yazılı 500.000 ton olan emtiayı eksiksiz olarak teslim almıştır" denilmiş ve devamında emtianın niteliği başlığı altında Ankara Büyükşehir Belediyesi’nce yapılan keşif özetindeki vasıf ve nitelikleri havi 19-13 mm. 13-9 mm. 9-0 mm. asfalt agregasın (mıcır) dan bahsedilmiştir. Bu belirleme ise, davalının yukarıda açıklandığı şekilde sorumluluğunun mıcırların Belediye’ce evsafa uygun bulunarak teslim alınıncaya kadar devam etmekte olması karşısında gerek vedia sözleşmesi gerek 8.3.1990 tarihli sözleşmenin 1. maddesi yollaması ile bu sözleşmenin eki olan özel teknik şartnamenin 1. maddesi hükmüne göre mıcırların, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü "Bitümlü Kaplamalar Şartnamesinde" bahsi geçen tablo 1’deki malzemelerden, C tipine uygun olduğu yolunda açık bir saptamayı içermemektedir. Yalnızca miktar ve mıcırların kutruna ilişkin olması nedeniyle olayda mevcut delillerle davalının davacıya evsafa uygun mıcır teslim ettiğini kabul etmek mümkün görülemez.
Her ne kadar davalı, ifa uğruna edim anlaşması gereği olarak öncelikle davacının, mıcırları kabul etmeyen Belediye’ye karşı yasal yollara müracaat ederek hak araması, icabı hale göre başkalarına satmak üzere gereken çabayı göstermesi gerektiğini savunmuş ise de, 9.3.1990 tarihli protokolün 17. maddesinde davalının yüklendiği edimi yerine getirmemesi ya da eksik yerine getirmesi durumunda davacı bankanın aktetmiş olduğu tüm sözleşmeleri hiçbir mükellefiyet altına girmeden tek taraflı olarak feshetmek yetkisine sahip olduğu ve borcun aslı olan kredi alacağını isteyebileceği kararlaştırıldığından, davalının bu savunmasına itibar edilememiştir.
Hal böyle olunca olayda, sağlıklı ve hukuksal bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle yukarıda yapılan açıklamaların ışığında davacının davalıyı 4.5.1990 tarihli ihtarname ile temerrüde düşürmüş olduğu da gözetilerek, Belediye’ye teslim edilmiş olan mıcırların özel teknik şartnameye uygun olup olmadığı üzerinde durulmak ve böylece davacının, protokolün 17. maddesindeki fesih hakkını kullanmasının isabetli olup olmadığının saptanması gerekir.
Bunun tesbiti için de, dosya arasında bulunan ve Karayolları Genel Müdürlüğü Araştırma Feh Heyeti Müdürlüğü’nün 9.5.1990, Karayolları Genel Müdürlüğü Dördüncü Bölge Müdürlüğü’nün 10.5.1990 tarihli ve bazı yönlerden kesinlik arzetmeyen ve davacı tarafça mahkeme eli ile yaptırılan tesbit sonucu düzenlenen 15.6.1990 tarihli raporları, esas alarak, konusunda uzman üç kişilik bir bilirkişi kurulu aracılığı ile inceleme yaptırılıp, Belediye’ye kısmen teslim edilen mıcırların özel teknik şartnameye uygun olup olmadığı yolunda rapor alınarak varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmek icap eder.
Mahkemece, açıklanan bu husus gözetilmeksizin önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
S o n u ç : Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.12.1994 gününde, oyçokluğuyla karar verildi.
Kaynak:YKD. Kasım-1996 s: 1703

UYARI: Firmamızca basılı ortamdan elektronik ortama aktarılan içtihat metni, tarafımızdan içeriği etkilenmeyecek şekilde değiştirilmiş ve değişikliği yapan algoritma TESCİL ettirilmiştir. Tescil edilmiş içtihat metninin Corpus sözleşmesinde belirtilen amaçlar dışında herhangi bir ortamda (elektronik veya yazılı) bulundurulması/kullanılması durumunda firmamız tüm kanuni haklarını KULLANACAKTIR.üde düşürüldüğünün KABULÜ GEREKİR.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder