T.C YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2013 / 15-169
Karar: 2013 / 1365
Karar Tarihi: 18.09.2013
ÖZET: İcra takibinde bulunulması
zamanaşımını kesen sebepler arasında yer almakta olup, davacı tarafından
takibin yapıldığı tarih itibariyle henüz beş yıllık zamanaşımı süresi dolmamış
bulunmaktadır. Az yukarda da bahsedildiği üzere, icra takibinde dosyanın
işlemden kaldırılması halinde takip derdest kalmaya devam edeceğinden, takibin
yapıldığı tarihte işlemekte olan zamanaşımı süresi kesilmiştir. Bu nedenle,
mahkemenin icra takibinde dosyanın işlemden kaldırılması ile zamanaşımını
kesici etkisinin ortadan kalktığı yönündeki direnmesi yerinde değildir.(818 S.
K. m. 60, 62, 66, 74, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135,
136, 137, 138, 139, 140, 355) (6098 S. K. m. 78, 90, 146, 147, 148, 149, 150,
151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161) (4721 S. K. m. 639)
(6100 S. K. m. 118) (2004 S. K. m. 78) (YHGK. 15.05.2013 T. 2012/13-1395 E.
2013/703 K.) (15. HD. 04.05.2012 T. 2012/2360 E. 2012/3109 K.)
Dava: Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda; Sincan 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen
29.12.2011 gün ve 2011/89 E.-2011/1447 K. sayılı kararın incelenmesi davacı
vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin
04.05.2012 gün ve 2012/2360 E.-2012/3109 K. sayılı ilamı ile;
(... Dava eser sözleşmesinden
kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle
reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Yanlar arasındaki uyuşmazlık eser
sözleşmesinden kaynaklandığından yüklenici tarafından açılacak alacak davası
Borçlar Kanunu'nun 126/IV. maddesi hükmünce 5 yıllık zamanaşımı süresine
tabîdir. Aynı Kanun'un 128. maddesi gereğince zamanaşımı süresi alacağın
muaccel olduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. BK'nın 133/II. maddesinde
icra takibinin yapılmasıyla zamanaşımının kesileceği kabul edilmiştir.
Zamanaşımı kesilmesi halinde o tarihten itibaren yeniden alacağın tabî olduğu zamanaşımı
süresi işlemeye başlayacaktır.
Somut olayda eserin teslim tarihi
kesin olarak saptanamamakla birlikte mahkemenin de kabulünde olduğu gibi en geç
davalı defterlerine kaydedildiği 31.12.2003 tarihinde teslim edildiği ve
alacağın bu tarihte muaccel olduğu kabul edildiği takdirde BK'nın 126/IV.
maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresi 31.12.2008 tarihinde dolmuş ise
de; davacının aynı alacakla ilgili Sincan 5. İcra Müdürlüğü'nün 2007/413 Esas
sayılı dosyasında icra takibi yaptığı 12.09.2007 tarihi itibariyle BK'nın
133/II. maddesine göre zamanaşımı süresi kesilmiş ve bu tarih itibariyle 5
yıllık yeni süre işlemeye başlamış ve 17.01.2011 dava tarihinde 5 yıllık
zamanaşımı süresi dolmamıştır. İcra dosyasının işlemden kaldırılmış olması
takibin yapılmamış olduğu sonucunu doğurmayacağından zamanaşımının kesici
etkisini kaldırmaz.
Bu durumda dava tarihi itibariyle
kesilip yeniden işlemeye başlayan zamanaşımı süresi geçmediğinden buna yönelik
def'in reddi ile işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi
gerekirken yanlış değerlendirme ile zamanaşımından ret kararı verilmesi doğru
olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur...),
Gerekçesiyle, bozularak dosya
yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki
kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının
süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan
sonra gereği görüşüldü:
Karar: Dava, eser sözleşmesinden
kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalı ile
müvekkili arasında davalıya ait konut inşaatının kablo çekimi, boş pano montajı
ile montaja hazır hale getirme işi konusunda sözleşme imzalandığını,
müvekkilinin sözleşme ile yüklendiği edimini yerine getirmesine rağmen
davalının ödemesi gereken bedelin bir kısmını ödemediğini belirterek, 7.700,00
TL bakiye alacağın 13.08.2003 tarihinden itibaren işleyecek ticarî faiziyle
davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili
kooperatif ile davacı arasında elektrik tesisatı yapımı hususunda 05.09.1999
tarihli eser sözleşmesi imzalandığını, BK m.355 gereğince, eser sözleşmesinin
beş yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davacının işi 2003 yılında
tamamladığını, sekiz yıllık aradan sonra açılan davada zamanaşımı süresinin
geçtiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, alacağın muaccel
olduğu 31.12.2003 tarihinden davanın açıldığı 27.01.2011 tarihine kadar beş
yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, her nekadar davacı tarafından davalı
hakkında icra takibi yapılmışsa da takip dosyası yasal bir yıllık süre
içerisinde takip edilmemesi sebebiyle işlemden kaldırıldığından, zamanaşımının
kesilmesi şeklinde meydana gelen sonuçların ortadan kalktığı gerekçesiyle
davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyizi Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle
bozulmuş; Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü davacı vekili
temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel
Kurulu'nun önüne gelen uyuşmazlık; alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra
takibinde dosyanın "işlemden kaldırılması" halinde, zamanaşımı
süresinin kesilip kesilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümlenmesi için zamanaşımı kavramı üzerinde
durulmalıdır.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu
(BK)'nun 125-140. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)'nun 146-161.)
maddelerinde düzenlenmiş bulunan zamanaşımı, alacak hakkının, belli bir süre
kullanılmaması yüzünden dava
edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir.
Borcun zamanaşımına uğramasıyla,
borç (alacak) sona ermez, sadece alacaklının dava yoluyla alacağını elde etme
olanağı, "alacağın dava edilebilme niteliği" ortadan kalkar.
Zamanaşımına uğramış bir borç, ifa edilebilen, fakat dava edilemeyen eksik bir
borçtur.
Zamanaşımına uğramış borç ifa
edilirse, ifa geçerlidir, bir bağışlama veya alacaklı yönünden bir
"sebepsiz zenginleşme" söz konusu değildir. Borçlu, borcun
zamanaşımına uğradığını bilmediğini, bu nedenle hataen (yanılarak) ödemede
bulunduğunu ileri sürerek verdiğini geri isteyemez(BK m. 62; TBK m. 78/2).
Zamanaşımı hukuki açıdan
"def'i" (kişisel savunma nedeni) niteliğindedir. Borçlu borcunu
ifadan kaçınmak istiyorsa, zamanaşımı definde bulunup, alacağın zamanaşımına uğradığını, dava edilebilme
niteliğini kaybettiğini ileri sürebilir(BK m. 140; TBK m. 161). BK m. 140da
açıkça belirtildiği üzere, "zamanaşımı ileri sürülmezse, hakim bunu
kendiliğinden göz önüne alamaz".
Bir alacağın zamanaşımına
uğraması yani alacağın "dava edilebilme" niteliğini kaybetmesi için,
"zamanaşımı süresi" nin geçmesi gerekir.
BKnun 125. maddesi: Bu kanunda başka suretle hüküm mevcut olmadığı
takdirde, her dava on senelik müruru zamana tabidir.
Hükmünü içermektedir.
BK m.125'de öngörülen zamanaşımı
süresi genel bir süre olup, maddede de ifade edildiği üzere aksine bir hüküm
bulunmadığı hallerde bütün alacaklar için geçerlidir. Aksine hükmün bulunduğu
hallerden birisi bu maddeyi takip eden 126. maddede düzenlenmiştir. Anılan
maddede beş yıllık zamanaşımına tabi olan alacaklar altı bent halinde hükme
bağlanmıştır.
Kanunlarda, BK m. 125 ve 126'de
öngörülen beş ve on yıllık zamanaşımından farklı zamanaşımı süreleri de vardır
(Örneğin, TMK m. 639; TBK m. 72; BK. m. 60, 66 gibi).
BK m. 128'a göre, sözleşmeden
doğan alacaklarda Müruru zaman
alacağın muaccel olduğu zamandan başlar.
Borcun yerine getirilmesi bir
süreye bağlanmamışsa, borcun doğumu ile birlikte alacak "muaccel"
olur (BK m. 74; TBK m. 90) ve borcun doğumu ile birlikte zamanaşımı işlemeye
başlar". Sözleşmeden doğan borçlarda zamanaşımının işlenmeye başlaması
için alacağın muaccel (istenebilir) olması yeterlidir.
Alacaklı, alacağının varlığından
haberdar olmasa dahi, alacağın muaccel olmasıyla birlikte, zamanaşımı süresi
işler.
Borcun ifası bir süreye
bağlanmışsa, alacak, sürenin dolması ile, ifa gününün gelmesiyle muaccel olur
ve o günden itibaren zamanaşımı işler.
Bir borç ilişkisinden (örneğin
kira sözleşmesinden) muacceliyet tarihleri farklı, aynı nitelikte birden çok
borç doğmuşsa, zamanaşımı her alacak için o alacağın istenebileceği tarihten
itibaren işlemeye başlar.
Alacağın muacceliyeti,
alacaklının bir bildirimine (ihbarına) bağlı ise, zamanaşımı bu bildirimin
yapılabileceği günden itibaren işler (BK m. 128; TBK m. 149/2).
Taliki (erteleyici) şarta bağlı
borçlarda zamanaşımı, şartın gerçekleştiği, bu suretle alacaklının borcun
ifasını isteyebileceği tarihten itibaren işlemeye başlar. Buna karşılık,
infisahi (bozucu) şarta bağlı borçlarda, şarta rağmen zamanaşımı işler.
Zamanaşımı süresi işlemeye
başladıktan sonra borçlunun bazı eylemleri, borçla ilişkisinin devam ettiğini
ve bu ilişkiyi devam ettirdiğini, alacaklının bazı eylemleri ise alacakla
ilişkisinin devam ettiği ve hakkının peşinde olduğunu ortaya koyabilir. Bu eylemlere
rağmen, zamanaşımı süresinin işlemeye devam ettiğini ve borcu sona erdirdiğini
kabul etmek güçtür. Bunun dışında bazı alacakların nitelikleri ya da alacaklı
ile borçlu arasındaki ilişkinin özel niteliği zamanaşımı süresinin işlemesini
haklı göstermeyebilir. Bu mantıktan hareket eden Türk Borçlar Kanununda, zamanaşımını durduran ve kesen
sebeplere yer vermiştir.
Zamanaşımının durması demek, o
ana kadar işlemiş olan zamanaşımı süresinin işlediği noktada durması, buna yol
açan sebebin ortadan kalktığı andan itibaren kaldığı yerden işlemeye devam
etmesi demektir. Daha önce işlemeye başlamış bulunan zamanaşımı durmuşsa, sebep
ortadan kalkınca, zamanaşımı kaldığı yerden işlemesini sürdürür. Diğer bir
deyişle, işlemiş bulunan süreler dikkate alınır, geri kalan süre için
zamanaşımı yeniden işlemeye devam eder (BK m. 132; TBK m. 153).
Zamanaşımının kesilmesi (kat'ı)
ise, borçlunun veya alacaklının veya hakimin belli fiillerinin sonucu olarak,
işlemiş bulunan zamanaşımı süresinin yanması ve kesilmeye neden olan olaydan
itibaren yeni bir zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasıdır.
Zamanaşımının kesilmesi için,
zamanaşımının işlemekte olması gerekir. Zamanaşımı süresi dolmuşsa,
zamanaşımının kesilmesi söz konusu olmaz.
Zamanaşımını kesen sebepler BK m.
133 ve 136'da (TBK m.154 ve 157'de) gösterilmiştir. Bu maddelere göre
zamanaşımı: borçlunun bir fiili ile; alacaklının bir fiili ile; yargılama ve
takibe ilişkin bir işlemle; yargıcın emir ve hükmüyle kesilebilir.
BK m. 133/1 (TBK 154/1)'e göre
borçlunun borcunu kabul ettiğini gösteren, borcun kısmen ödenmesi, güvence
verilmesi gibi fiiller bizzat borçlu tarafından veya onun onayı ile üçüncü
şahıs tarafından yapıldığı takdirde zamanaşımı kesilir. Üçüncü şahsın,
borçlunun bilgisi dışında alacaklıya ödemede bulunması zamanaşımını kesmez.
BK m. 133/2 (TBK m. 154/2) 'ye
göre, alacaklı, dava veya
def'i yoluyla mahkemeye veya hakeme başvurmuşsa veya icra takibinde bulunmuşsa
veya iflas masasına başvurmuşsa
zamanaşımı kesilir.
Dava, dava dilekçesinin
kaydedildiği tarihte açılmış olur (HMK m. 118). Alacaklı alacağının bir kısmı
için (diğer kısma ilişkin isteğini saklı tutarak) dava açmışsa, veya alacağının
bir kısmı için icra takibinde bulunmuş ise, zamanaşımı sadece dava veya takip
edilen kısım için kesilir.
BK m. 136/1 (TBK m. 157/1) e göre, bir dava veya def'i ile kesilmiş
bulunan zamanaşımı, dava süresince iki tarafın yargılama ile ilgili her
işleminden veya yargıcın her kararından sonra (kesilir ve) yeniden işlemeye
başlar.
Dava veya def'i reddedilirse
zamanaşımı kesilmiş olmaz. Ancak dava esastan reddedilmemişse, davanın yeniden
açılması mümkünse, fakat davanın açıldığı (def'in ileri sürüldüğü) gün ile
reddedildiği tarih arasında geçen zaman içinde zamanaşımı süresi dolmuşsa, TBK
m. 158'de (BK m. 137'de), belli haller için alacaklı yararına (reddin
kesinleştiği tarihten itibaren işleyecek) bir ek süre öngörülmüştür. TBK m.
158'e göre, dava veya def'i, mahkemenin yetkili veya görevli olmaması ya da
düzeltilebilecek bir yanlışlık yapılması yahut vaktinden önce açılmış olması
nedeniyle reddedilmiş olup da o arada zamanaşımı veya hak düşürücü süre
dolmuşsa, alacaklı altmış günlük ek bir süre içinde haklarını kullanabilir.
BK m. 136/2 (TBK m. 157/2) ye göre, zamanaşımı, icra takibi ile
(kovuşturulması ile) kesilmişse alacağın takibine ilişkin her işlemden sonra
yeniden işlemeye başlar.
Zamanaşımı kesilince, kesilmeden
itibaren yeni bir süre işlemeye başlar (BK m. 135/1). Zamanaşımının
kesilmesinden sonra işleyecek yeni zamanaşımı süresi, eski (kesilen)
zamanaşımının aynıdır. Örneğin, beş yıllık bir zamanaşımı süresi kesilmişse,
yeniden işlemeye başlayacak zamanaşımı süresi de beş yıldır. Bu genel kurala,
BK m. 135/2'de (TBK m. 156/2'de) iki istisna getirilmiştir: Borç bir senetle tanınmış veya
kesinleşmiş, mahkeme veya hakem kararı ile sabit olmuşsa kesilen süre daha
kısa olsa bile, yeni zamanaşımı süresi daima on yıldır.
Yeri gelmişken uyuşmazlığın
çözümü için icra takibinin işlemden kaldırılmasını düzenleyen İİKnun 78. maddesi üzerinde durmakta yarar
bulunmaktadır.
İİKnun 78. maddesi:
Ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise
itirazı refolunduktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklı haciz konmasını
isteyebilir.
(Değişik fıkra: 06/06/1985 -
3222/9 md.) Haciz istemek hakkı, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir
sene geçmekle düşer. İtiraz veya dava halinde bunların vukuundan hükmün
katileşmesine kadar veya alacaklıyla borçlunun icra dairesinde taksit
sözleşmeleri yapmaları halinde taksit sözleşmesinin ihlaline kadar geçen zaman
hesaba katılmaz.
Alacaklı isterse, haciz talebinin
vukuuna dair bir vesika verilir. Bu vesika hiç bir harç ve resme tabi değildir.
Haciz talebi kanuni müddet içinde
yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse dosya
muameleden kaldırılır.
Yeniden haciz istemek, alacaklı
tarafından vukubulan yenileme talebinin borçluya tebliğine mütevakkıftır. İlama
müstenit olmayan takiplerde yenileme talebi üzerine yeniden harç alınır
Yenileme masraf ve harçları borçluya tahmil edilmez.
Hükmünü içermekte olup
alacaklının haciz isteme hakkı, bir yıllık süreye tabidir. Haciz isteme hakkı,
ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir yıl geçmekle düşer (İİK.
m.78/II.C.1). Alacaklı, bir yıllık süre (İİK. m.78/II) içinde haciz talebinde
bulunmaz veya bir yıl içinde yaptığı haciz talebini geri alıp da (aynı) bir
yıllık süre içinde yeniden haciz talebinde bulunmaz ise, takip dosyası işlemden
kaldırılır (İİK. m.78/IV). Bu halde, takip dosyası yalnız işlemden kaldırılır;
yoksa icra takibi düşmez (son bulmaz). İcra Hukukunda takibin yapılmamış
sayılmasına dair bir kurum bulunmadığından icra takibi derdest kalmakta devam
eder. Bu halde alacaklı yenileme talebinde bulunmak suretiyle aynı takip
dosyasında haciz isteyebilir (İİK. m. 78/V). Takip ilama dayalı değil ise,
yeniden başvurma harcı ve peşin harç alınır ve bu harçlar borçluya
yükletilemez. Hemen belirtmek gerekir ki, bu durumda borçluya yenileme tebliğ
edilir. Yeniden ödeme emri tebliğ edilmez. Yenileme emri tebliği borçluya
itiraz hakkı vermez. Kesinleşen takibe devam edilir. (HGKnun 15.05.2013 gün ve 2012/13-1395 E.,
2013/703 K. sayılı ilamı)
Yukarıda yapılan açıklamalar
ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava konusu alacak, eser
sözleşmesinden kaynaklanmakta olup BK'nun 126/IV. (TBKnun 147/6.) maddesinde öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresine
tabi bulunmaktadır.
Dosya içerisindeki belgelerden
davacının aynı alacakla ilgili Sincan 5.İcra Müdürlüğü'nün 2007/413 Esas sayılı
dosyası ile 12.09.2007 tarihinde icra takibi başlattığı, 18.11.2008 tarihinde
de takip dosyasının işlemden kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Alacağın 31.12.2003
tarihinde muaccel olduğu konusunda ise uyuşmazlık bulunmamaktadır.
BK'nun 133/II. (TBKnun 154/2.) maddesi gereğince, icra
takibinde bulunulması zamanaşımını kesen sebepler arasında yer almakta
olup, davacı tarafından takibin yapıldığı 12.09.2007 tarihi itibariyle henüz
beş yıllık zamanaşımı süresi dolmamış bulunmaktadır. Az yukarda da bahsedildiği
üzere, icra takibinde dosyanın işlemden kaldırılması halinde takip derdest
kalmaya devam edeceğinden, takibin yapıldığı 12.09.2007 tarihinde işlemekte
olan zamanaşımı süresi kesilmiştir. Bu nedenle, mahkemenin icra takibinde
dosyanın işlemden kaldırılması ile zamanaşımını kesici etkisinin ortadan
kalktığı yönündeki direnmesi yerinde değildir.
Hal böyle olunca; aynı hususa
işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca
da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda
direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme
kararı bozulmalıdır.
Sonuç: Davacı vekilinin temyiz
itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda
gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı
Hukuk Muhakemeleri Kanununa eklenen
Geçici Madde 3 atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü
Muhakemeleri Kanununun 429.maddesi
gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri
verilmesine, aynı Kanun'un 440.maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı
olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder