30 Nisan 2016 Cumartesi

T.C YARGITAY
15.Hukuk Dairesi
Esas: 2014 / 2124
Karar: 2015 / 1172
Karar Tarihi: 04.03.2015
ÖZET: Mahkemece zamanaşımı itirazı reddedilerek işin esasının incelenmesi gerekir iken, aksine düşüncelerle hukuki yorumda hataya düşülerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.(818 S. K. m. 125, 126, 128, 363, 364) (6098 S. K. m. 90, 149, 479)

Dava ve Karar: Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebine ilişkin olup, davacı şirket yüklenici, davalı idare ise, iş sahibidir.

Davacı şirket vekili; müvekkili şirketin davalı hastahaneye değişik tarihlerde dolap ve tezgah temin edip montajını yaptığını ve toplam 41.035,00 TL bedelli 4 adet fatura düzenlediğini, davalının müvekkili şirkete toplam 22.390,00 TL ödeme yaptığını, kalan kısmı ödemediğini, ödenmeyen bedelin tahsilini talep ve dava etmiş, davalı idare vekili ise cevabında; davanın zamanaşımına uğradığını, davacının herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını savunmuş, mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkindir. Genel olarak zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolmasıdır Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve alacağın dava edilebilme özelliğini ortadan kaldırır. Zamanaşımı süresi, alacağın muaccel olduğu tarihten itibaren başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlı olduğu hallerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden itibaren işlemeye başlar. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 128. maddesinde getirilen bu düzenleme 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 149. maddesinde de dili sadeleştirilmek suretiyle korunmuştur. Buradan kolayca anlaşılabileceği üzere, zamanaşımı süresinin başlangıç tarihinin belirlenmesi bakımından alacağın muaccel olduğu tarihin net bir şekilde belirlenmesi zorunlu ve önemlidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 90. maddesinde "İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur." hükmüne yer verilmiştir. Bu nedenle, kural olarak her borcun doğumu anında muaccel olduğu kabul edilmelidir.
Zamanaşımı ile ilgili genel açıklamalardan sonra; eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda zamanaşımı süresinin başlangıcının eserin teslim edilip edilmemesine ve sözleşmenin feshedilip edilmemesi haline bağlı olarak değiştiği gözden uzak tutulmamalıdır. Gerek mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 364. maddesinde, gerekse 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 479. maddesinde eser sözleşmelerinde iş sahibinin edimini oluşturan iş bedelinin muacceliyeti teslim şartına bağlanmıştır. Bu nedenle, eser sözleşmelerinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili talepli davalarda, zamanaşımı süresinin işin yüklenici tarafından iş sahibine teslim edildiği tarihten itibaren başladığı kabul edilmektedir. Dairemizin yerleşmiş uygulamalarında kabul edildiği ve 30.11.2011 tarih ve 2011/6282-7054 Esas ve Karar sayılı ilamında net bir şekilde “Eser sözleşmelerinde zamanaşımının başladığı tarih, eserin sözleşmesine uygun biçimde teslim edildiği tarihtir.” ifadesine yer verilmek suretiyle vurgulandığı üzere zamanaşımı, teslimden itibaren başlar.

İş bedelinin tahsili amaçlanan davalarda zamanaşımının teslimden başlayacağı hususunda yapılan açıklamalardan sonra zamanaşımı süresinin ne kadar olduğu hususu da açıklanmalıdır. 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 363. maddesinde “Yapılan şeyin kusurlu olmasından dolayı iş sahibinin haiz olduğu haklar, müşterinin haklarının tabi olduğu müruruzaman hükmüne tabidir. Fakat gayrimenkul inşaata müteallik kusurlardan dolayı iş sahibinin müteahhide ve inşaata iştirak eyleyen mimar ve mühendise karşı mütalebesi, tesellüm zamanından itibaren beş senelik müruru zamana tabidir.”, 6763 sayılı Kanun'un 41. maddesi ile değişik 126/IV fıkrasında ise, “...müteahhidin kasıt veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve bilhassa ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalar hariç olmak üzere istisna akdinden doğan bütün davalar 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.” hükümlerine yer verilmiştir.

818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 126/IV maddesi kapsamında değerlendirme yapılacak olursa, kural olarak eser sözleşmelerinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu kapsamda, yüklenici tarafından iş sahibi aleyhine açılan iş bedelinin tahsili istemli davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Yüklenicinin kast veya ağır kusuru ile akdi hiç veya gereği gibi yerine getirmemiş ve özellikle ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydana getirmiş olması sebebiyle açılacak davalarda 5 yıllık zamanaşımı süresi değil, 818 sayılı mülga Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

Tüm bu genel açıklamalardan sonra somut olaya gelince; davacının da kabulünde olduğu üzere, davacı yüklenici tarafından yükümlenen eserler, 18.06.2007 tarihi ile 18.07.2007 tarihleri arasında davalı idareye teslim edilmiştir. Teslimden sonra hakedilen iş bedeline ilişkin eldeki dava ise, karar başlığında maddi hata sonucu yazıldığı anlaşılan 11.07.2012 tarihinde değil, harcın yatırıldığı tarih olan 29.03.2011 tarihinde açılmıştır. Bu süreler nazara alındığında teslimden itibaren kanunda öngörülen 5 yıllık süreler geçirilmeden dava açılmış olup, zamanaşımı söz konusu değildir. Mahkemece zamanaşımı itirazı reddedilerek işin esasının incelenmesi gerekir iken, aksine düşüncelerle hukuki yorumda hataya düşülerek davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.


Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına bozulmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 04.03.2015 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder